8 Temmuz 2008 Salı

Sakin tatil ve şeftalili parfe

sakin ve sıcak bir yerden geldim cumartesi günü,şehre ayak basmaya hazırlanırken sıcak ve sıkıntılı bir hava karşıladı,bir yandan ayağımın ağrısıyla beni dahada bir sıktı ve geldiğim yere geri dönmeliyim dedirtti ama nafile işte burdayım artık bizi sarmalayan sıkıcı,bunaltan havanın dibindeyim..
2 gündür birşeyler yazmak için çabalıyorum cumartesi ve pazar ayağımın ağrısı elvermedi ama günlerdir içim içimi yiyor buraya notlar düşememek,mutfaktan taşan kokuları buralara ulaştıramamak canımı sıkmıyor değil ama haziranın ortasından beri atalet sarmış dört bir yanımı ılık bir ilkbahar esintisi gibi olanından..
yalnız 2 gündür kabında sıkıntının olduğu bir atalet var üzerimde,istanbula dönüşün yaramadığını fevkalade belli eden bir durum şu fotoğraflara bakmak bile orada olsam dedirtiyor,ama yaşadım bu sakinliği işte buda güzel diyebilmek için zorluyorum kendimi.

açıkçası sabah kalktım birşeyler karalamak için bilgisayarımdaki office programı gittiğinden beri yazmakta zor oluyor abimin bilgisayarında fotoğrafları hallettim hadi yazı derken olmadı-olamadı bir türlü,sabahın köründe birşeyler yazdım beğenmedim ki iyikide beğenmemişim çünkü demin birşey oldu Tijen ablanın sayfasını gezerken"Çay olsun,kurabiye olsun,dostluk olsun"yazısını okurken beni yazmaya teşvik eden yüzüme hafif ve güzel bir tebessüm bırakan bir hal oldu belkide ruhuma yansıtan bir ışığı oldu yazının kimbilir çünkü oda ekşi maya diyordu benimde geçen hafta tattığım köy ekmeklerinde olan gibi,geleneksel diyordu aynen geçen hafta birilerinin bizim için uğraşlarında gördüğüm şimdi yitmekte olan geleneksel misafirperver anlayış ve lezzetler..
ütopya gibi bir yerdi istanbula bir o kadar yakın bir o kadar uzak her ne kadar orayada şehirleş(ememenin)menin gazabı yavaş yavaş uğrasada olsun genede bozulmayan noktalar vardı ve bunu tatmakta güzeldi.
80'e merdiven dayamış birinin hiç üşenmeden ekmek mayalamasını ve 10 tepsiye yakın ekmeği hazırladığını görünce ağzından bugüne kadar hiç ah bile duyulmayaşınıda bilmek ve bunları bir araya toplamak kendimden utandırdı beni,herkesin misafir etme çabaları o büyük babaannenin günde 3 defa kendi bahçesine inip tamamen doğal,ilaçtan uzak ürünlerine bakması ve bizlerle paylaşması..

ne diyeyim saymakla bitmez uzar gider o yediğim ekmek,ateşteki zeytinyağlı taze fasulye,kendilerinin yaptıkları o mis gibi zeytinin abartacak boyutta yedirecek lezzete sahip olması,o bahçeden gelen tırtıklı ve harika lezzetli salatalıklar daha neler neler...
bu tepsi gibi bir sürü ekmek tepsisi vardı,o ateşi ekmekleri koyabilecek harlılığa getiren,o ekmekleri yapan,nüfusa göre yaşlı bizle kıyaslanınca bizden genç olan büyük babaannenin sayesinde.. malum çiçekçilik denince akla gelen yerlerden biri yalova ve yol üzerindeki herhangi bir camekandaki güller..
bunlarda kaldığımız köydeki kedilerden biri yavrusuyla hallerini görünce kızkardeşim için fotoğrafladım,akşam fotoğrafları hallederkende dedim bir fotoğrafı da senin için ekleyeceğim diye buda onun sevdiklerinden ee onun için fotoğrafladıysak eklemek gerekir değil mi.
gül bahçesinde böyle bir sürü gül vardı demet demet yerlere saçılanlar bile toplansa o bile yeter dedirtecek kadar hepsi biribirinden güzeldi.önce bu gülleri kokladık güzelliklerine bakıp şaştık bahçede sonra...ateş yakıldı öncesinde bahçeden yeni koparılan fasulye ayıklandı ve zeytinyağlı fasulye hazırlandı sağolsunlar hemen ateşe koydular ve lezzetini ömrüm boyunca unutamayacağım 2 tabak yedirten bu lezzeti tattırdırlar.
biter mi hiç?
bitmedide ardından böyle kapalı şekilde lahmacunlar yapıldı sıcacık boş ekmekler de yapıldı ve sıcak sıcak yendi nefisti..
bir ara termalede gittik ama o göz suyu-mide suyu denen sular bu hale gelmiş çok yosunlanmış ve koku var ee insanoğlu yaşadığı alana neler yaptığını görmesse bu olur.
yosunlu görüntüsü değişik duruyordu ama bir yandanda üzücü.
bu güzel zamanlarında bu yol gibi bitmeyen bir şekilde olmasını dilerdim ama ömürde bir nefeslik ya yaşamdan aldığımız tatların hepside tadımlık belkide öylede olmalı,çünkü tatsızda gelebilirdi belkide...


***
ama bu yazıyı artık bir tarif vermeden kapatmamalıyım uzun bir ara oldu malum zaten bu güzelim parfeyi yayınlayacaktım yaptığım gün ama kısmet olmadı,kısmet bu güzelim yaşanmışlıkların ardından olmasındaymış bu tadı yapmama sebep olan güzel insan gibi.

Şeftalili Parfe
Malzemeler:

2 paket krem şanti
2 su bardağı soğuk süt
1,5 pakete yakın burçak
1 su bardağı beyaz damla çikolata
3 adet şeftali

Yapılışı:

Şantiyi soğuk sütle karıştırın kıvamına gelince eğer biraz sulu görünüyorsa 10-15 dakika buzlukta bekletin.
Sonra bisküvileri kırın krem şantinin içine,damla çikolatayıda ekleyin,şeftaliyide soyup ve doğrayıp bu karışıma ekleyin.
Sonra kaşkıkla biraz karıştırın.
Bir kalıba yada ufak bir tepsiye streç film serin ve parfeyi kalıba boşaltın.
Buzluğa koyun ve bir gece bekletin.

Supangle

Bu tatlıyı ne zaman yesem,yapsam annemin eski evimizin küçük mutfağında gösterdiği çaba hep aklıma gelir. Mikser,blender yok iken süzgeç...