31 Aralık 2010 Cuma

Peynirli Ispanak salatası

Eve geldim aşağıdan(birkaç saat önce yani yeni bitirdiğimiz perşembe akşamı) basıyorum zile kapıyı açan yok!Elimde bir sürü poşet neyse sabır dileyip açtım kapıyı sonra çıktım eve kimse yok.Telefonumu evde unuttuğumdan birşeyden de haberim yokAma annem çorba yapıp bırakmış sağolsun birde pazartesi günün alınan körpecik kuru hem de kuzu diye anılan ıspanaklar yıkanmış!Bende annemle bundan önce yaptığımız bir ve çok beğendiğimiz bu salatadan kendime göre yapmak istedim.Salatayı hazırladım baktım güzel poz da verir gibi eee neden makine alınmasın..Hoş akşamları kötü çıkan şu fotoğraflar nedeniyle resmen pazar günü gün ışığına tarifleri yetiştirmeye çalışıp hep hüsrana uğruyorum çünkü günler kısa!
Neyse tavuk suyu çorbanın ardından bu salata birde şu dondurulmuş balıklardan 2-3 parça tamamdır.
Yalnız başına yenilen bu yemeğe Ntv ve Cnn Türk teki haberler-haber programları eşlik ederken sonlandı.
Perşembe gününü de kotardık geriye miladi senenin son günü kaldı yani şu an içinde bulunduğumuz ilk saatlerinin tükettiğimiz son gün.

Bu arada koca bir yılı daha devirdik..Allah dünya üzerinde varolan özellikle sesine ses olunamayanlara daha çok ulaşıldığı bir sene nasip eylemesi dileğiyle..
Herkese yeni gelen yılda huzurla bir sene dilerim..

Peynirli Ispanak salatası

Ispanaklarınızı güzel yıkadıktan sonra kurumaya bırakın.Kuruyan ıspanakları elinizle parçalayıp salata kasesine-tabağına koyun.Ardından üzerine önce havuç rendesi(rendenin küçük tarafıyla rendelenmeli),rendelenmiş beyaz peynir ekleyin.Zeytinyağ,tuz ve nar ekşisi ile hazırladığınız sosunu da üzerine gezdirin.Son olarakta zeytinel süsleyip servis edin.

*Israrla tavsiye edilir bu salata!Çiğ ıspanak diye gözü korkan olmasın inanın tabağı temizlerken buluyorsunuz kendinizi:)

27 Aralık 2010 Pazartesi

Islak Kek

Bizim çocukluğun baş tatlılarındandı "ıslak kek".Çocukken annem ile gittiğimiz ev oturmalarında ağız tatlılarından olan bu güzel keki yalnız herkes yapamazdı.Kimisinin adı ıslak kek ama kendisi kuru olmaktan beter kimisi de üzerine hafif dokundurulmuş bir şekilde ıslak kek gibi durmaya çabalayan ortaya karışık birşeydi.Bir akrabamız vardı onun ki içlerinde ortalamaya vurduğumuzda en iyisi diyebileceğimizdi,akrabanın ismi bana kalsın:)
Ufak yaştan beri meraklı olduğum bu mutfak macerası içinde hiç tarifini almadıklarımdandır Islak kek.Hiçbir tarifini doğru dürüst alıp uyguladığım yoktur.Ama her yapanı az biraz izledim ve sonunda kendimce ortaya karışık birşeyler çıkardım.Ben yaptığımdan beri "bu nasıl bu kadar çok ıslak oluyor?"diye sorulara maruz kaldım ama her seferinde de ölçüde tam zorlandım.Sonunda ölçülerimi de tam oturtunca benim ıslak kekim de buralarda salınabilir dedim..
Biliyorum birçok kişinin anneannesine kadar uzanıcak bilinen tarifler listesindedir.Ama şu deyim var ya"her yiğidin yoğurt yiyişi ayrıdır"demişler yaa bizimkisi de o hesap işte..Her evin bir Islak kek macerası vardır!
 
Malzemeler:

3 yumurta
2 su bardağı şeker
1 su bardağı sıvıyağ
2 su bardağı süt
1 vanilya
1 paket+1 çay kaşığı kabartma tozu
3 su bardağı  un
3 çorba kaşığı kakao

Üzerine isterseniz Hindistan cevizi serpebilirsiniz

Yapılışı:

1)Yumurta ve şekeri yaklaşık 8-9 dakika kadar iyice katı krema kıvamına erişinceye dek çırpın.Ardından yağını ekleyip bir çırpın sonrada sütü ekleyip karıştırdıktan sonra kakoyu ekleyip iyice bir çırpın pütürlülük gidene kadar.
2)Bu sıvı karışımdan tam 4 çorba kepçesi bir kenara ayırın.
3)Unu yavaş yavaş ekleyin.Son olarakta kabartma tozunu ekleyip yağlanmış(kara yada yuvarlak olan)tepsiye dökünÖnceden ısıtılmış 170 derecede olan fırına verin.
4)Kek piştikten sonra çıkartın hemen ve orta ılıklılığa erişince önce bir dilimleyin ardından her tarafına yayılıcak şekilde kenara ayırdığınız sıvı karışımı üzerine dökerek yedirin.

  • kekin çok sıcak olmamasına muhakkak dikkat edin çünkü öbür türlü pişirebilir keki o zamanda ıslak olmayabilir.

26 Aralık 2010 Pazar

Arnavut Ciğeri

Yeni tarifler denemeliyim..
İyi denemeler yapmalıyım..
Makalelerimi okumalıyım..
Orhan Pamuk okumamı bitirmeliyim.
Yarın sabah erken uyanmalıyım.
Bloguma yeni bir yıla girmeden önce bir sürü tarif yazmalıyım.
Hayatıma dair cümleler kurup şöyle bir bakıp kendi kendime direktifler ya da tavsiyeler vermeliyim ve bu arada da dış seslere de açık olmalıyım.
Düşünüp düşünüp düşünüp...
Neyse ne çok şey yapmalıymışım değil mi?
Şimdi bir ciğer olsa da yesek ve bütün bu meli-malı ekleri ile sıkıcı duran cümleleri ardımızda bıraksak!
***
Farkındayım bir ciğer tarifi öncesi ironik cümleler yada hafif müstehzi ifadeleri getirecek bir tantana oldu ama yazmak su akar yerini bulur misali gelişince anlamını yakalıyor yoksa gerisi fasa fiso..
Annemin ciğer ile özellikle bunu da yaz,şunu da belirt illa ki dediği dipnotları alt kısımda.Bu dipnotları önemseyin derim çünkü iyi bir verim,lezzet için ideal olan tecrübeyle sabittir onun yanında yetişmeye çalışan bir çırak olarak!

Malzemeler:

1 kilo ciğer
Un
Tuz
Karbonat
Sıvıyağ
Pulbiber

Hazırlanışı:

1)Buzdolabı poşetinin içine biraz un koyun.Ardından tuz ve karbonatı da ekleyip harmanladıktan sonra ciğerden biraz içine koyup poşeti sallayıp unlanmasını sağlayın.
2)Unlanan ciğeri poşetin içinden alın ve unun fazlalıklarını silkeleyip kızdrılmış yağın içine atın.
3)Ciğerler hazır olunca servsi tabağınıza hemen çıkartın.Tabağa aldıktan sonra bol pulbiber üzerine atıp karıştırın.
 
  • Yağ iyi kızarmış olmalı muhakkak!
  • Havlu kağıt üzerine alınmamalı ki hafif yağ dibinde olmalı imiş.
  • Unu iyi silkelenmeli yağı yakmasın
  • Yağ önceden kızartma yapılmış olmamalı(patates gibi vs)temiz yağ olucak
  • Annem aslında buzdolabı poşetinde değilde kendi kesekağıdı yapıp o tarz bir kağıt poşette karıştırmış çünkü öyle daha iyiymiş.
  • Kırmızı soğan,sumak ve maydonoz ile yapılan soğan salatası da en güzel yarenliğidir bu lezzetin.
  • Ciğerleri uzun uzadıya yağda bırakıp yakmayın çünkü bu mümkün oluyor fazlasıyla.

21 Aralık 2010 Salı

Portakallı Kek

Geçen hafta Kakaolu ve üzeri bol çikolatalı bir kek yapayım dedim.Ama üzerine o kadar çok çikolata koymuşum ki(!)ağırlıktan dibe çökmüş yani suyun kaldırma gücü yokmuş:)
Velhasılı kelam dün Alesten çıkmış eve döndüm bir türlü sıklıkla güncelleyemediğim blogum için birde şöyle gazete okurken eve yayılıcak kek kokusu hatrına nefis bir portakallı kek yapmak istedim şöyle her tarafından portakal lezzeti baskın olan..
Dün yaptım bu keki ve son dilimini kahve içmeye inerken komşumuza götürdüm.
Yaklaşık 1 saat önce aynı kekten 2 ölçü yaptım gene,güzel oldu ama küçük kalıbtaki kalıba biraz yapışmasın!

Yani sözün özü şu son yaptığım çikolatalı kek kadar fazla yapışmadı Allahtan!

Ama gördüğünüz gibi dünkü ne güzel çıktı..Niye mi yazdım bütün bunları?Tabi ki yarın okulda kekten tadacak arkadaşlara açıklama yapmayıp bloga tıklayın nacizane bu hafif şekli bozulmuş kekin hikayesini okuyun demek için..Eeee herkese anlatmak yerine buraya 1 kere anlat kafi değil mi? :)
Portakallı Kek

Malzemeler:

4 yumurta
1,5 su bardağı şeker
1 su bardağı sıkılmış portakal suyu
1 su bardağından 2 parmak eksik sıvıyağ
1 kabartma tozu
3-4 portakal kabuğu rendesi
3-3,5 su bardağı un

Hazırlanışı:

1)Yumurtaları şeker ile krema kıvamına gelinceye kadar çırpın.Ardından portakal suyu ile bir çırpın sonra sıvıyağına ekleyip yaklaşık 1 dakika çırpın.
2)Unu da azar azar ekleyin ve son olarak kabartma tozu ile portakal kabuğu rendesini ekleyip yağlanmış kalıbınıza dökün.
3)Önceden 179 derecede  ısıtılmış olan  fırına verin.

17 Aralık 2010 Cuma

Kolay Profiterol

İlk bu tarifi gördüğümde "aaa ne güzel ve pratik"demiştim..Ama bunun üzerinden baya geçti.Birkaç blogda rastlamıştım ama ben Pınarın Klubesinde ilk gördüm ve oradaki tarife göre yaptım.Yaptığım gün bitti!Babaanem çok beğendi.Arkasından bir yakınımız var o da  çok beğendi.Üzerinden 4-5 gün sonra tekra rbu sefer 2 ölçekle yaptım.Yani biz bu tatlıya çok alıştık pratiklikten öte herkesi şaşırtan derecede Profiterol'e benzerliği var.Pınar'a çok ama çok teşekkürler tarif için..Tarifi aynen oradan alıp yazdım isteyen sayfayı da ziyaret edebilir.Eğer benim gibi ilk defa deneyecek olanlar varsa ya da yapmak isteyenler ısrarlar tavsiye edilir!

Malzemeler:
  • 1 paket etimek
Beyaz Krema:
  • 1 litre süt
  • 1 su bardağı un
  • 1,5 su bardağı şeker
  • 1 paket vanilin
  • 1 poşet toz krem şanti
Çikolata sos:
  • Hazır çikolata sosu(2.5 su bardağı süt ile hazırlanıyor).
  • Çikolata sosunuzu kendiniz de yapabilirsiniz. Kakao, süt, şeker ve nişasta ile.. Ama Dr Oetker in sosu çok ideal bunu tarif için.
Yapılışı: Vanilya ve krem şanti hariç malzemelerle kremanızı koyu olana kadar pişirin. Ocağın altını kapattıktan sonra vanilyanızı da ekleyip mikser ile çırpın. Böylece içindeki pütürler kaybolacaktır. Ilıyan kremaya toz krem şantinizi ekleyip mikserle çırpın. Etimekleri geniş bir kaba (oval geniş borcamlar olabilir) kırarak ekleyin. Her bir dilimi yaklaşık 4-6 ya bölmelisiniz. Kremayı mikserle çırptıktan sonra soğutmadan etimeklerin üstüne dökün. Kremanın etimeklerin arasına girmesi için salata harmanlar gibi karıştırın.En son çikolata sosunu hazırlayıp ılıttıktan sonra bu karışımın üstüne dökün. File badem,fındık yada hindistancevizi ile arzunuza göre süsleyebilirsiniz.Afiyet Olsun.

14 Aralık 2010 Salı

Puslu Kıtalar ve bir mime çok ama çok gecikmiş cevab..

28 kasım'da güzel bir mimde geçti ismim..Amma ben bu mimlemenin üzerinden yaklaşık 11-12 gün sonra yazabilme fırsatına erişebildim ne yazık ki!Hatta sayın Nesrin ablaya söz de verdim bu geçtiğimiz pazartesi yayınlayacağım diye ama benim hesaplar hep çarşıya uymayan cinsten oluyor bu dönemlerde..Öncelikle kendisinden herkesin önünde çok ama çok özür dilerim..Ben pek mimlemelerle uğraşabilen ve bunlara çok davet edilmiş biri değilim.Ama böyle özel ve güzel olanlar kabul edilmeyecek gibi değil tadında ve hoş birbirimize dair güzel fikirleri bilebilmek adına da çok zengin ve güzel oluyor.
Şimdi mimleme de esas kitaplıktan herhangi bir kitabı seçmekti.Amma velakin açıkçası ben bizim büyük ve kalabalık kitaplığımızdan bu seçimi bir türlü yapamadım.Ya elime attığım benim olmayanlardan ya da ne zaman aldığımı hatırlamayacak kadar eski çıktı.Bende benim için büyük ehemmiyete sahib olan kitabım "puslu kıtalar atlası"gönlümüz  her daim seçtiği,seçeceği kitap olarak not düşmek istedim..
"Puslu Kıtalar Atlası"felsefe profesörü İhsan Oktay Anar'a ait..Benim için anlamını kelimeleri birbirine birleştirmeye çalışsam yetmecek cümleler ve anlatamayack tıynetsizlikte birleşimler olacağı için pek birşey yazmayacağım..
Galatasaray'da daima gittiğim sahafların olduğu Aslı han pasajında sık uğradığım bir sahaf vardır..Her dükkana bakarım orada da genelde bana uygun kitaplar dergiler vs denk gelir ve sahibi de iyi hoş biridir..Orada gördüm zaten kapaktaki kalyon yetiyor insana!
Evde Amat vardı ama beni o kitpa kadar çekmedi sanki gizli bir el al diyor ve İhsan Oktay Anar'ın tadını almamı bu kitabın sağlayacağını içerden bir el sağlıyor..Velhasıl aldım ve aldığım gibi 2 günde mi ne bitti ki Öss'ye hazırlandığım zamandı ve otobüste gider gelirken okudum..Hatta dershaneye yada eve yaklaşmayayım otobüste devam etsin bende okumaya devam edeyim demiştim..
Neyse dediğim gibi benim için gözü kapalı seçmek istesemde gönlümden 1.geçeceklerdendir bu kitap.
"bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmenkti. acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altından gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. oysa uzun ihsan efendi, dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. kuran'ın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardına gizlenen herkes, dünyayı onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünya'nın şahidi olmaktı."(puslu kıtalar)

Bu cümlelerin üzerine daha ne denir ki?Uzun İhsan efendiye buradan selam olsun!Evet dünyanın bir masal olduğuna sizi inandırıyor..Kitab bitiyor ve rüyadan uyandığınızı hissediyorsunuz hatta tekrardan kitaba dönüp o aleme gene geri dönmeliyim hissi ile..2.kez okuyacağım yakın zamanda.Herkese nacizane tavsiyemdir.
İnceliğin için çok ama çok teşekkürler!Ve koskoca uzun bir zamanda bir türlü cevablayamadığım için özürler!

29 Kasım 2010 Pazartesi

Dolabtan çıkan sebzelerle çorba

Dün Tijen ablanın yazısını okuyunca bende kendimi mutfakta buldum hatta ona da yazdım.Açıkçası onun o anlatımıyla hele sebze ile arası iyi olmayan ya da diyetle işi olmayanda kendini çorba yaparken bulabilir mutfakta.Tijen ablanın söylediği gibi sağlıklı birşey yapmaya çalıştım kendimce ama ne kadar oldu bilemem.Çünkü gördüğünüz gibi üzerine 1-2 tel dil peyniri ekledim ama sadece ve sadece  2 çorba kaşığı zeytinyağı var.
Tijen ablaya ve incelmek için güzellikler yapan becerikli hatunlara çok ama çok teşekkürler!

Önce 1 küçük kerevizi,1-2 orta boy patatesi ve 2 havucu rasgele doğrayın ve biraz su eklediğiniz tencereye pişirmek için koyun.Onlar hafif yumuşamaya durunca yaklaşık 1 demet kadar maydonoz,6-7 sivri biber,5-6 adet pırasanın kök kısmı(yani beyaz kısmı),2 diş sarımsakta ekleyip hepsini yaklaşık 6-7 dakika daha kaynattıktan sonra altını kapadım.İlk kaynarlığı gidince de blendırdan geçirdikten sonra 2 çorba kaşığı sızma zeytinyağı da ekledikten sonra çorba hazır oldu.Servis edildiği zaman da üzerine  memleketten gelen dövülmüş domates kurusundan az serpip çok az da dil peyniride ekledikten sonra cidden afiyetle içtim.


  • Küçük bir itiraf:Açıkçası maydonozun kokusunu hissediyordum pişerken acaba güzle olmaz mı diye bir korkum vardı ama cidden nefis olmuştu!Maydonoza yeni yeni alışıyorum mazur görün çocukluğumda çok suyunu içmekten kalan bir antipati.


27 Kasım 2010 Cumartesi

Kahvaltıya özlem ve Kıymalı Poğaça

"Kahvaltı,öğle yemeği ve akşam yemeği gibi bir öğündür. Sabah tüketilen, günün ilk öğünüdür. Genellikle hafif gıdaların tüketilmesi tercih edilir.Türk kültüründe kahvaltıdan sonra kahve içme geleneği var olduğundan, kahveden önce yenen anlamına gelen kahve altı sözünden oluşmuş bir sözcüktür.
Geleneksel Türk kahvaltısında peynir (genellikle kaşar), domates, siyah zeytin,ballı  veya reçelli ekmek,sucuk,salan,pastırma ve haşlanmış yumurtanın yanı sıra ince belli küçük bardak içinde siyah çay yer alır."*

Üstteki fotoğraf 20 haziran 2010 günü çekildi.Yani benim gidiş günümdü.O canım karpuz çok güzeldi ama meredi fazla yiyemedim eşyalarımla uğraşmaktan!
Kahvaltı Türkiye'de önemli bir ritüel,böyle diyorum çünkü uzun uzun mesailer harcanıp hazırlanır ve ardından başında saatlerce oturulabilir. Londra da kaldığım yerde hafta içi sabah 7 de kahvaltı başlıyordu haftasonu ise 9 da.Ama böyle kahvaltı dediğime bakmayın.Kahvaltıdan kastım kızarmış ekmek,süt,Kellog's,tereyağ,reçel işte nacizane kahvaltımız bu idi,unutmadan birde pazar günleri nutella olurdu.Yani işin özü bizdeki kahvaltılar yok,tabi ki bu normal sonuçta başka bir kültür.Bende kendi peynirimi indiriyordum herkes şaşırdı ilk zamanlar sonra onlar da alıştılar benim halime,peynirsiz bir kahvaltı düşünemiyorum ne yapayım.2 dilim kızarmış ekmek,peynir,2 su bardağı süt sıkı bir kahvaltı oluyordu.Bazı zamanlar Kelllogg's yedim uzun bir zaman kelleogg's a el sürmem de dedim sonunda.Dönüş yolunda gece 2 uçakta 3 Türk vatandaşı yanyana otururken kurdukları ortak cümle şu"sabah kahvaltıya sucuklu yumurta yiyeceğim"herkes sabah yapacağı kahvaltıyı hayal ediyordu.
Şu pazar kahvaltısı ile ilgili 2-3 cümlem vardı o da başka yazıya kalsın.Bu yazıyı da o özlem sonrası ettiğim güzel kahvaltılardan birini en iyi anlatır diye kotardım.Pazar günleri sabah bal&kaymak+böyle güzel bir kahvaltı en sıkıcı,yorucu zamanlarıma dahi iyi geliyor.Bu pazar da o güzel pazarlardan biri idi.Kaymak dolabta unutulmuş olduğu için görünmesede sonrasında sofradaki yerini aldı.

Herkese iyi pazarlar..
Bir kahvaltı yazısı değildi kastım ama hazır oradan gelince zaten önemli olan kahvaltı halini daha da önemsediğimi görünce bu yazı da kendiliğinden öyle çıktı.Ama poğaçanın tarifi vermeden geçemem.Malum arada vakitsizliklerim oluyor ki bu 3. sınıfta daha bir yoğun.Bu sebeple hazır olan günlerdir bekleyen bu tarifi yayınlamalıyım.Herkese ısrarla tavsiye ediyorum bu poğaçayı,nacizane benim karışımlardan..

KıymalıPoğaça

Malzemeler

Hamuru için:

250 gr ılık süt(268 geldi benimki ekledim)
200 gr tereyağ
1 yaş maya
1 çorba kaşığı tuz
1 çorba kaşığı şeker
2 çorba kaşığı(tepeleme)orta incelikte çekilmiş ceviz içi
2 yumurta
2 çorba kaşığı elma sirkesi
Aldığı kadar un

İç harcı için:

250 gr kıyma
4 adet soğan(ufak olmasın)
Tuz
Karabiber
Sıvıyağ

1)Öncelikle kıymalı harc için soğanları ufak ufak doğrayıp yağda kavurun.Kavrulan soğanların içine kıymanızı da beraberce kavurun.
2)Kıymada kavrulduktan sonra tuzu ve karabiberi ekleyip altını kapatın.
3)Hamur için ılık un ve maya dışındaki herşeyi yoğurma kabınıza alın ardından mayayı ekleyip o malzemeler ile iyice bir karıştırın.Ardından azar azar unu ekleyin.Klasik poğaça hamuru yumuşaklığına gelince üzerine bir kapak yada nemli bir bez örtüp yaklaşık 30-40 dakika dinlenmeye bırakın.
4)Dinlenen hamurunuzdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp elinizle açın ve içerisine kıymalı harcınızdan koyup fırın tepsisine aralıklarla dizin.Üzerine de yumurta sarısını sürün ve çörekotu serpip 200 derecede önceden ısıtılmış fırına verin.


  • Ilık ya da sıcakken yerseniz bir nefaset örneği.
  • Ceviz içini de iri kıyılmış koyarsanız daha iyi olur.Annem önceden hazırlayıp kavanoza koymuş sabahın köründe ses etmemek adına onunla yetinmek zorunda kaldım.
*Vikipedi

24 Kasım 2010 Çarşamba

Tuzlu Kurabiye

Bir bayramı daha atlattık.Bayramdan önceki cuma 10 sınav bittiği gibi biraz anneme yardımcı ol birde kendime ait yapılıcak işleri yap derken bayram geldi çattı!Yoğun bir bayramdı bu sebeple ilk defa bayrama dair bir yazı eklemedim bloguma.Ama Allahtan ziyaret ettim blog arkadaşlarımı elimden geldiğince.Eğer ziyaret edemediklerim de olduysa buradan özürlerimi iletiyorum herbirine..
Bu tarifi İngiltere'ye doğru yol almadan önce yapmıştım(hatta birkaç kez)ama bir türlü yayınlayamadım.Hatta fotoğrafını çekip beğenince blogda taslak olarak kaydettim.Bir kere belki Londra dan yayın yaparım diye kendimce düşündüm ama fotoğrafı taslak bölümüne kaydederken tarifi de eklemek lazım değil mi?Ah benim aklım,tarif İstanbul da kitapta,fotoğraflar sadece taslakta olunca dönünce yayınlamak kısmet oldu.Neyse bakalım yakın zamanda gene yapayım bu kurabiyeyi.Çok sevmiştim çünkü birkaç şeyi çok hoşuma gitmişti.Onları not olarak ekleyeceğim alt kısma.

Malzemeler:

3 su bardağı un(bu ölçü yetmiyor aslında aldığı kadar un denseymiş daha iyi olurmuş.Bu sebeple siz aldığı kadar un ekleyin)
1 çay bardağı yoğurt
2 adet yumurta sarısı
100 gr oda sıcaklığında beklemiş margarin(tereyağ kullandım)
1 çay bardağı zeytinyağ
2 tatlı kaşığı mahlep
2 çorba kaşığı sirke
1,5 çorba kaşığı tozşeker
1 çorba kaşığı susam
1 çorba kaşığı çörekotu
1 çay kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu

Üzeri için:

2 adet yumurta akı
 Haşhaş tohumu(1 çorba kaşığı yazıyor ama yetmeyebiliyor)

Hazırlanışı:

Derin bir kasede yoğurt,yumurta sarısı,margarin ve zeytinyağını karıştırın.Mahlep,sirke,tozşeker,susam,çörekotu ve tuzu ilave edip bütün malzemeyi iyice karıştırın.Un ve kabartma tozunu ekleyip yumuşak bir hamur elde edene kadar yoğurun.Hamurun üzerini nemli bir bezle örterek bir saat dinlendirin.Daha sonra hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp istediğiniz şekli verin ve yağlanmış fırın tepsisine dizin.Üzerlerine yumurta akı sürüp haşhaş tohumu serpin.Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzerleri hafif pembeleşene kadar pişirin.Ilındıktan sonra servise hazır.

  • Bu hamur bereketli bir hamur çok sayıda kurabiye elde edebiliyorsunuz.
  • Birde bu kurabiye çok çabuk bayatlamıyor uzun bir süre tüketilebilir.
  • İçindeki çörekotu ve mahlep buluşması insanı çocukluktaki pizza kraker günlerine de götürebiliyor.Pizza kraker sevenlere ayrıyetten tavsiye edilir.
  • Unu aldığı kadar koyarken dikkat edilsin.Önce 3 bardağı kullanın sonra ise azar azar ekleyin.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Bir fuar daha geçti gitti

Geçen sene Kitap fuarına gidememenin sıkıntısı vardı..Bu sene sınav haftası olmasına rağmen ve de uzaklığın da verdiği yorgunluğa rağmen cuma günü gittim..Değdi mi?
Kesinlikle!
Alamadıklarım oldu taşıyamamaktan ama eve geldiğimde abimin neler aldın dediğinde yanına götürdüğümde kitaplarımı "zeynep ne yaptın fuarı mı aldın?"demesi ile tamam şimdilik kafi deyip mutlu oldum bir yandan..Çünkü bir yandan sadece alanıma dair almaktan alamadıklarımla dolu olarak ardımda bırktım güzelim kitapları.
Özellikle indirim ve özel fiyatlarla satılan güzel kitabları fuarlarda bulmak çok iyi oluyor onun dışında zor oluyor bu sebeple de fuarlar çok  iyi ve de bazı küçük yayınevlerini tanıma fırsatı veriyor.
1 sene sonrasını beklemek bazen çok uzun bu sebeple dileğim kitap fuarlarının İstanbul'da arada gene küçük çaplarda olup bizlerle buluşabilmesi dileğiyle.
Bu arada kitap çıktığından beri almak istediğim bir türlü alamadığım Peynir Hazineleri kitabını alabilmek de ayrı bir mutluluk verdi.Aslında Artun Ünsal'ın çıkardığı  Süt Uyuyunca-Türkiye Peynirleri kitabını da almak istiyordum ama öğrenci cebini iyice infiale sokmamak için onu da başka bir bahara erteledim.Ya da kimbilir abimin hediyesi olarak masamda görürüm belki.
Bu arada elimizdeki zenginliğin farkında olmadığımızı söylüyor Suzanne Swan!
Nacizane tavsiyemdir peynir severlere.
Geçen gün annem ve abimle NTV'de Banu Güven'in programını izlerken Ayşe Kudat konuk oldu.Bu kitaptan birde abim bahsetmişti öncesinde.Annem daha yazarı ekrana gelmeden yapılan tanıtımla almalıyım dedi.Sonra Ayşe hanımın kitabı ile ilgili anlatımını neler yaptıklarını dinledik.Güzel bir emek harcamışlar sosyolojik boyutuna bakıp ve bölgenin yaşadığı zorluklarla birlikte bunun mutfağa yansımaları ve şekillenmesini gayet güzel anlatmaya çalışmılar.Nacizane tavsiyemdir almak isteyenlere..

Dipnot:Dün akşam acele ile bunları eklerken aldığım 2 kitabın fotoğrafta olmadığını sonra hatırladım ki özellikle Kürt mutfağında ne pişiyor kitabı için üzüldüm.Bu sebeple bir düzeltmeye gittim.Özürler..

7 Kasım 2010 Pazar

Ay sultan ve güzel sofrası,lezzetleri..

Uzun uzun zaman geçti üzerinden..
İnsanın fotoğrafa bakınca iştahı açılacağı bu sofraya birde üzerinden zaman geçince ah ne güzeldi diye bakmak daha bir hayıflanma getiriyor!
Geçtiğimiz ay(ekim)Ay sultan'a misafir olduk Papatya Prenses ve 2 ayrı güzel muhabbet sahibi arkadaşla..
Kaldera&Volkan ve Nevini tanıdım Papatya ve Aysultan sayesinde sağolsunlar..
Açıkçası bu post'u bir türlü yayınlayamadığım için mahcubum Aysultan'a ama inşAllah anlayışla karşılar diye ümitliyim.
Neyse sözü uzatmadan sizi güzel m fotoğraflar ile bırakıyorum..
Açma ve börek
Fıstıklı ve Lokumlu kurabiye-Haşhaşlı açma bir alt kattaki deYalnız o kurabiye ne idi öyle?2 tane yedim bütün tokluğuma rağmen,nefis birşey olmuştu!
Allah razı olsun güzel düşüncesi nedeniyle..
Şu peynir sevgimi her bilen bana böyle yapıyor bu sefer de çok mahcub oluyorum..Çok leziz ve değişik peynirlerdi tattığımız.
Patates ile yaptığı salatası çok değişikti.Tatlısı ile son noktayı koyalım dedik ama fotoğraflayamasamda Türk kahvesi ve baklava ile son nokta kondu..
Tekrardan bu güzle gün için blog aracılığyla da çok ama çok teşekkür ederim.

29 Ekim 2010 Cuma

Kabaklı&Havuçlu Börek

Börek yemeyi çok özlemiştim!
İlk hasretliğimi Sarahlarda giderdim leziz börekler yedim hemde her gittiğimde ve nefislerdi!
Onlarda yaşadığım ramazanın fotoğrafları var en kısa zamanda buraya muhakkak ekleyeceğim bu sebeple fazla açıklama geçmeyeceğim,o yazıya kalsın.
Bir kerede kuzeydoğuya gitmiştik Colcester Ayşe hatunla tam da ramazandı.Son günler olmasına  rağmen orada Türklerin çalıştırdığı bir lokantada börek gördüm Ayşede tavsiye edince aldım.Diyeceksiniz ki Türkiye ile alakası var mı?Asla!
Kuru birşeydi bizim Türklerin böreği ama işte maksat nefs körelsin açma börek yapsalar daha iyi.
Neyse geldiğimden beri kantarın topuzunu kaçırmadan börek yiyorum ara ara.
Su böreği daha yemedim:)
Bir dahaki gidişime ilk günlerim için yufka götürmek niyetim buradan!

Geçen sene Sofra dergisinin verdiği Ramazan ve Bayram özel ekindeki bu böreği denedim sabah.
Sebze sevenler için çok nefis tavsiye edilir.

Malzemeler:

3 yumurta
Yarım litre süt(ben 250 gr daha ekledim,isteğe göre ekleyebilirsiniz.Çünkü bende bir dahakien birde yarım litre ile yapıp yetineceğim)
125 gr eritilmiş margarin(ben tereyağ kullandım)
4-5 adet orta boy kabak
2 adet havuç
250 gr rendelenmiş beyaz peynir(ben Lor kullandım)
Yarım demet dereotu
3 adet yufka
Tuz,karabiber,pulbiber

Hazırlanışı:

Yumurtayı bir kasede çırpın margarin ve sütü ilave edip karıştırın.Kabukları soyulmuş ve rendelenmiş kabağın suyunu sıkıp ekleyin.Rendelenmiş havuç,beyaz peynir ve ince kıyılmış dereotunu ilave edip karıştırın.Yufkaları elinizle didikleyip karışımın içine katın.Tuz,karabiber ve pulbiber ekleyip bütün malzemeyi harmanlayın.Yağlanmış orta büyüklükte bir fırın kabının içine kabaklı harcı boşaltın ve bir spatula ile düzeltin.Üzerine pulbiber serpin önceden ısıtılmış 180 derece fırında 50 dakika pişirin,ılındıktan sonra servis yapın.

Not:Açık söylemek gerekirse ufak hatalarım oldu özellikel nacizane tavsiyem kalın sevmiyorsanız ufak bir tepside yapmayın ve yufkalarınızı sakın benim gibi hızlı parçalamayın.Dikkatli ve tek katken bölüştürüp ekleyin.Eğer sizi kuru görünürse süt ekleyin ama bir dahakien not düştüğüm gibi yarım litre ile deneyeceğim.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Mutfak Havlusu 3 yaşını devirmiş..Sahibesi geri dönmüş..Sonunda Tiramisu yapabilmiş vs vs...

Blogum 3 yılı devirdi..
Türkiye'ye döndüm..
Papatya hatun haklı olarak "birşeyler yaz"deyip durdu.
Betül abla artık blogda bahsedersin Londra'da ki hayatından dedi.
Okulum başladı ve fazlasıyla yoğun bir şekilde.
Hayatım işte deyip baktığım bir süratle akıp gidiyor.
Hergün birşeylere yetişeyim dedim.
Dil öğreneyim.
Makale okuyayım.
Bol bol kitap okumalıyım.
Dinlemeliyim.
Görmeliyim.
Bilmeliyim.
Düşünmeliyim.
***
Açıkçası oturup güzel bir tarif yazıp merhaba demeliyim derken hiçbirşeyi zihnimde toparlayamadığımı farkettim ve üstteki karmaşık ama bana göre iyiye yakın birşey çıktı.
Umarım ahvalimi anlatabilmişimdir.Bu sebeple zaten günlerdir yazamadım.En acısı ise her zaman bu çok sevdiğim blogumun sene-i devriyesini unutmam oldu(çünkü aslında 21 eylül'de 3 yıl bitti).Günler öncesinden düşünmüştüm şu gün diye ama o zamanlar öyle yoğundum ki unutmuşum gitmiş.Bu sırada yoğun baskısıyla bana "hadi tarif,yeni birşeyler ekle"ve "sayfayı güncelle" ve "git bir kek çırp"diyip bana baskı yapan ve iyi de yapan Papatya hatun'a teşekkürler..
***
Londraya gitmeden  önce ısrarla canım Tiramisu istiyor deyip durdum.Bir türlü de yapamadım.Kısmet dönüşe imiş.Dün akşam kekimi yaptım sabahda okula çıkmadan önce kremasını hazır edip sürdüm ve doğru okula.
Bu tiramisu bir nevi geçen 3 yıla gelsin.Aynı zamanda hayırlı olsun 3.yıl Mutfak Havlusu için!

Malzemeler:

4 yumurta
Yarım çay bardağından çok az sıvıyağ
1 su bardağı şeker
1 su bardağı elenmiş un
Vanilya
Kabartma tozu
2 çorba kaşığı kakao(isterseniz 1 de ekleyebilirsiniz,isteğe göre)

Kreması:

1 litre süt
1 yumurta
5 çorba kaşığı un
200 gr labne(bir kutu)
2,5 çay bardağı tozşeker

Keki ıslatmak için:

1 tatlı kaşığı nescafe(ben 3 tatlı kaşığı filtre kahve koyup süzdürdüm,isteğe göre değişir)
1,5 su bardağı kaynar su
1 çorba kaşığı şeker


Hazırlanışı:

1)Yumurta ile şekeri krema kıvamına gelicek şekilde çırpın.Arkasından sıvıyağı,unu,kabartma tozunu,vanilyayı ve kakaoyu eleyin.Hazır olduktan sonra yağlanmış pandispanya kalıbınıza dökün ve önceden ısıtılmış 170 dereceye ayarlanmış fırına verin.
2)Kek hazır olunca ılıkken ortadan ikiye bölün ve soğumaya bırakın.
3)Krema için  sütü,yumurtayı,unu,şekeri tencereye alın ve iyice çırpın önceden sonrada ocağa koyun tencereyi karıştıra karıştıra pişirin.Krema piştikten sonra ılınmaya bırakın.
4)Krema ılınınca labneyi de ekleyip mikserin düşük ayarında yaklaşık 3-4 daika çırpın.
5)Keki ıslatın güzelce kahveli su ile ve yarım saat kadar bekletin.
6)Beklettiğiniz kekin arasına kremanın yarınısı güzelce yayın ve ardından diğer yarısı ile kapatın pastayı.Sonrada kalan kremayı dikkatle üzerine dökün ve yayın.Ardından üzerine kakao serpin elek ile.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Dönmek ve ardından leziz bir kahvaltıda bulmak kendini?

Bir sürü duygu hali ile artık Türkiye'deyim...Açıkçası hala şaşkınlık hali,sudan çıkmış balik hali gibi deyimler geçerli benim için..Bir sürü gözlem karşılaştırma yeni insanlar,onların dilini öğrenebilmek adına uygulanan türlü haller vs vs vs...
Geçen hafta pazar gününden beri buralardayım birçok kişi tam anlamlandıramasa da ben bile bazen açıklamasını tam yapamasamda orayı ve oradaki arkadaşlarımı,dostluklarımı çok özlüyorum..Tekrarını iple çekiyorum!

Muhabbeti buradaki arkadaşlara taşırsak sağolsun Papatya hatun ile ben buradan ayrılmadan önce sözleşmiştik.Orada iken de habire bahsettik"döndüğüm gibi sendeyim"tarzı yorumlarımı onun becerikli ve dolu dolu sayfasında da görmüşsünüzdür!Velhasıl okulumun çileli kayıt süreci sırasında o beklenen kahvaltı gerçekleşti ve akşam 9 da dahi hala fazlasıyla tok olduğumu hissettiğim doyurucu leziz bir sofranın davetlisi idim geçtiğimiz çarşamba..
Bu arada Papatya'nın evinde Aysultan ile de yüzyüze tanışma fırsatı buldum birde Papatyanın bir arkadaşı ile..Aysultana ve ikisine selamlar..Aysultanın çok tatlı hediyeleri oldu bana çok mutlu ve mahcub oldum!
Tekrardan herbirşey için Allah razı olsun..Bu muhabbetlerin devamı dileğiyle..
Bu sıofralar özlenmez mi?
2 dilim yedim yahu ben bu ekmekten inanın kendimi tutmak istedim ama peynirlerle coşturtan bir lezzeti vardı.
  
 İnanın utandım yahu!Papatya benim peynir sevgim nedniyle böyle bir güzellik yapmış bunun karşısında ne denir ki?
  
Hurmalıların yumuşaklığı benim bir türlü elde edemediğim tarzda idi.Tarifi vermiş hemencecik ama onun yaptığı gibi yapabilirmisiniz bilemem:) 
Tarif için Papatya'ya doğru gidebilirsiniz..

Papatya hatunun final güzelliği elmalı hafif ve güzel bir pasta.

10 Eylül 2010 Cuma

Eid at London!


Şükrümüzün artması ve bu güzel zamanların kıymetinin anlaşılabilmesi dileğiyle Hayırlı Bayramlar!
İnşAllah en yakın zamanda görüşmek dileğiyle..

24 Haziran 2010 Perşembe

Bir süreliğine başka diyarlarda olmak..

Aslında pazar günü  kısa bir yazı ile kendimi ifadelendirmek istedrdim..Amma velakin o hengamede mümkün olmadı..Sözün özü ben bir süreliğine buralarda değilim.Fotoğrafta görünen yer yeni muhitim'Southfield'.Bir müddet ecnebice eğitimi için London-wimbledondayım..Herkese buradan selam ve sevgiler..

19 Haziran 2010 Cumartesi

Çay&Sohbet bahane..Toplumsal analizler şahane!


Giderayak güzel bir sofrada daha ağırlandım..Başta sedanın annesi olmak üzere,sadaya,kardeşlerine ve bizim sosyolog ekibe çok ama çok teşekkür ederim..Her birinin içtenliği,sedaların hem sıcaklığı ve bunca girdikleri zahmet adına da hem mahcubum hem de bir yandan sevinçliyim ki tanımışız bilmişiz böyle insanları..
Sözün özü güzel ve özle bir gündü..Hakikaten yiyeceği,içeceği,meyvesi ve sohbetiyle bol  ve topluma dair ne var ne yok ise bol bol muhabbet halinde olunan bir gün idi..
Seda'nın kıtır kıtır peynirli ekmekleri..Ama en en özeli herhal şu baklava idi...Nefis birşeydi birde annesi tam benim sevdiğim gibi yapmış fazla katlı değil hele o kenarları ne dağılıyordu ağızda ah! Birde bu baklava bir kulis neticesinde yapılmış.Seda kardeşimle konuşmuş ne sevdiğimi sorup acaba ne yapsak diey konuşulunca baklava sevgimden dem vurmuş kardeşimde..Ve bu konuşma sonunda zahmete girişilmiş bende fazlasıyla mahcuboldum,onlar böyle zahmet olarak görmesede..
Sosyolog adaylarından aksekili ismehan ise gelir gelmez bir menemen yaptı hakikaten neffisti...
Sağda mayalı hamurla yapılmış değişik şekilli açmalar..Soldaki ise değişik isimli kuru yenen,baklavanın hafif şekerlisi misali şerbetsiz nefis birşey,adını unuttum en kısa zamanda sorup düzelti yapacağım..

9 Haziran 2010 Çarşamba

Zeytinli Ekmekler

Biliyorum günlerdir burası tarifsiz duruyor..Herşey üst üste gelince birde zihinde yorgunsa işte ortaya bu hal mislai birşey çıkamıyor.Aslında gitmeden yoğun bir şekilde tarif yayınlamaktı niyetim ama kısmet olmadı.Neyse bu güzelim tarifi Nurten ablanın mutfak dolabındaki gazete dergilerden verilmiş olan kitap&dergilerin bir tanesinden buldum.Açıkçası tarifi ilk yaptığımda bu fotoğrafları çekmiştim üzerine 2-3 kere daha yaptım.Velhasıl çok güzel oldu.Hele benim gibi dereotu sevenlere ısrarla tavsiyemdir.



Malzemeler:

1,5 su bardağı ılık süt
1,5 çorba kaşığı toz şeker
Kibrit kutusu kadar yaş maya(42 gr lık yaş mayalardan bir tane koydum)
1 adet yumurta
1 su bardağı sıvıyağ
Yarım demet dereotu(göz kararı ekledim)
Aldığı kadar un
Tuz

İçi için:

Zeytin ezmesi

Hazırlanışı:

1)Ilık sütü,şekeri bir yoğurma kabında karıştırın.Mayayı ilave edin.Yaklaşık 10 dakika bekletin.
2)Üzerine 1 adet yumurtaı ekleyin ve karıştırın.Ayçiçek yağını,ince kıyılmış dereotunu,aldığı kadar un ve tuzu ekleyip yoğurun.
3)Kulak memesi yumuşaklığında elde edene kadar hamuru yoğurun.Üzerine nemli bez örterel aklaşık 1 saat maylanmasını bekleyin.
4)Mayalanan hamurdan ceviz iriliğinde parçalar kopartın.Elinizde yuvarlayıp açın.Ortasına 1 çay kaşığı kadar zeytin ezmesi koyun.Ağzını büzerek kapatın.Ters çevirin ve yağlanmış tepsiye dizin.Üzerine yumurta sarısı sürün ve önceden ısıtılmış 180(200 de pişirdim)dereceli fırında pişirin.
Tarif:Sofra Dergisi

1 Haziran 2010 Salı

Safımız insanlık olmalı!

O gemilerin geleceğini duyduğundan beri "Gazzeli çocuklar"her sabah sahile inip gemiler geldimi diye ümitle beklediler..
O çocukları umut ve gülümsemeyle rahatlıkla dünyaya bakabilmesi adına gayesi"İnsanlık" olan güzel insanlar yollara çıktılar "insan ve vicdan"lafzını dolduran insanları da temsilen..
Ve o güzel insanlara dün sabaha karşı  İsrail askerleri tarafından "Uluslararası"sularda müdahele ettiler.
Diyecek çok söz var ama bir o kadar da suskunluk var.Tanıdıklarımız ve yakınlarımızda orada tanımadıklarımızda..Her biri için endişemiz aynı düzeyde..Dilerim kulaklar sağır diller lal değildir bu durumun karşısında..Herkesin onlar adına elinden gelmesini yapması temennisiyle..Ve herkes lütfen bununla ilgili tavrını ortaya koymalı ve saflar belli olmalı!Safımız insanlık olmalı!

17 Mayıs 2010 Pazartesi

"Boynuz kulağı geçti"Abdurrahman amcamıza göre..


Geçen sene bir pazar günü kapı çaldı.Ben ve annem evdeyiz,kimseyi de beklemiyoruz.Annem bir açtı kapıyı Abdurrahman amca!Annemin en küçük amcası olur kendisi,kendine has bir mesafesi olan,usturuplu ve hani derler ya istanbul beyefendisi işte çevremizde o lafzı doldurabilen yegane insandır! Kendisinin yıllar önce lokantası vardı hatta rahmetli dedem de onunla çalışmış bir ara.Ama o geldiğinde lokantasının bahsi geçince"çekip çevirmek zor oluyor,herşeyin iyisini almak için kendin ilgileniyorsun zor"demişti.Sonrasında yıllarca Pehlivan Lokantalarının şişlideki büyük yerinde aşçıbaşılık yaptı ve emekliye ayrıldı.Şimdi biliyorum çok uzun uzun anlattım bunları anlatmak isterdim her zaman amma velakin şimdi tam yeridir diyecek bir zamanlama olmuştu o günlerde.O pazar günü davetsiz misair olarak geldiğinde alelacele birşeyler hazırlamaya çalıştım yemek olarak.Pirinç dokunur kendisine varsa yoksa bulgur ve aynen annemde de öyledir.Bende evde biraz olan mantar ve domates kurusu ile bu pilavdan yapmıştım.Ben mutfağı toparlarken annem ile çok sevdiği amcası yemek yiyorlardı yanlarına gittiğimde "boynuz kulağı geçti"dedi..İlk anlayamadım sonra biraz daha alayım pilavdan deyince o kadar mutlu oldum ki anlatamam.Çok beğendiğini ve lezzetinin çok güzel olduğunu belirtti,"artık bizi geçtin"deyip beni şu an bile hoş bir tebessüme sahip etti.Bu sebeple benim için önemli bir merciden onaylı bu pilavı denemenizi bende ısrarla tavsiye ederim nacizane...

Mantarlı&Domates kurulu Bulgur Pilavı

Malzemeler:

1 kilo mantar
2 kuru soğan
4-5 diş sarımsak(dövülmüş vardı 1 çay kaşığı ekledim öyle)
19-20 parça domates kurusu
2 su bardağı bulgur
5 su bardağı kaynar su
Tuz
Kimyon
Kekik
Toz antep yada urfa biberi veyahut pulbiber
Zeytinyağ
Biraz tereyağ(aslında bizim evde kavurma yapılırken çıkan yağda kullanılır az ama,lezzet katsın diye ki bu pilavda da ondan var)

Hazırlanışı:

1.Öncelikle mantarları yıkayın ve teflon tavada kendi suyunu verene kadar harlı ateşte biraz pişirin.Mantarlar eğer çok su bırakırsa muhakkak süzdürün suyu ve tekrar ocağa koyun iyice suyunu çekince kapatın altını.
2.Pilav yapacağınız tavada yağ ve soğanı kavurun,sonrasında sarımsak ve salçayı ekleyip bir iki çevirin,ardından mantarı ve kaynar suda 3-4 dakika beklettiğiniz 1-2 parçaya ayırılmış domates kurularını da ilave edip az kavurun.
3.Son olarak kaynar suyu ve kekik dışında ekleyeceğiniz baharatları,tuzu da ekledikten sonra kısık ateşte pişmeye bırakın.
4.Pilavınız pişince şöyle 10-15 dakika dinlenmeye bırakın ve dinlendikten sonra servis edebilirsiniz.

Afiyet olsun..

1.Eğer bulgurunuz çabuk pişiyorsa suyunu azaltabilirsinizde belki.Çünkü ben su için ölçü vermezdim ama o an hem ölçü ile yaptım hem bizim bu bulgur biraz zor pişti.
2.Domates kurusunun da fazla diri kalmamasını sağlayın.Kaynar suda az bekletin muhakkak!

9 Mayıs 2010 Pazar

Tebessüm getiren iki güzel hatun..

Geçtiğimiz aylardan birgün bizim Papatya'nın face sayfasına girdiğimde arkadaşım Betül ortak arkadaşımız görünüyor!Şaştım kaldım hemen mesaj attım Betül'e,dedim "nereden tanıyorsun?".O da liseden arkadaşız demez mi!Velhasıl sadede gelirsek papatya ile ortak arkadaşlar dahi çıktı.Eee eminönününde karşılaşmada üzerine eklenmez mi.Yani şart olmuştu teşrif etmeleri ve sonunda ha geldiler ha gecelekler derken geçtiğimiz çarşamba günü geldiler.Papatya bu geldi dedim sanki, sakin sakin mi geldi?Olma olamaz mümkün değil gene birşey yaptı.Betül arıyor papatyanın biraz rahatsız gelemeyeceğini söylüyor.Bende kaldım öyel iyi madem dedim ama bir yandan da diyorum çikolatalı şeyler dedi e yaptık nerde?Ama bir ara ufka ihtimalle şaka olmasın mı demiştim ki aynen oldu bir baktım balkondan ki ismine yaraşır halde elinde o güzelim papatya demeti.Sağolsunlar varolsunlar kendileri gelsin yeter.
10:30 civarı oturulan kahvaltı sofrası akşamüstü 16:00 gibi kalkıldı.Allah tekrarını en kısa zamanda nasip eylesin.Tekrardan geldikleri için hem Papatya Prenses'e hemde Betülümüze çok ama çok teşekkürler!

Benim için özel tabak,sofradan kalkana kadar peynir yedim desem abartı olmaz eminim.Hepsi çok güzel ama izmir tulumu en en güzeli idi!




Günlerdir hurmalı kurabiye yapma düşüncesi,söylevi dolanıp duruyordu,hatta aylardır.Amma velakin anca papatya hanımların zamanına kısmet oldu.Ne kısmetli bir hatun Papatya değil mi?




Dedim ya çok kısmetli bir hatun Papatya hanım işte o kısmetlerinden biri de annemin bir gece önce yaptığı nefis portakal reçeli..





Tabiki katmer yazısında isteğini belirten papatya hanım ve bir gün önce konuştuğumuzda"hazırlık yapmıyorsun dışarıda mısın?"diyen betül hanım için yapılmıştır.Hatta betüle ne hazırlığı peynir,zeytin neyinize yetmiyor deyince"bari bir börek olsaydı"demişti:)
 
 
 
 
 
 
 
"İçinde çikolata olan herşey ama herşeyi severim"diyen bir misafire ne yapılır?Tabiki böyle her tarafından(şantiye bile çikolata rendeledim:))çikolata fırlayan akan bir pasta..
***
Latifesi bir yana tekrar tekrar hem geldikleri hemde verdikleri güzle muhabbetleri&hediyeleri için hem çok mahcub oldum hem de çok mutlu oldum!

Supangle

Bu tatlıyı ne zaman yesem,yapsam annemin eski evimizin küçük mutfağında gösterdiği çaba hep aklıma gelir. Mikser,blender yok iken süzgeç...