27 Şubat 2011 Pazar

Sosisli Rulo Poğaça

Bu sabah saat 7:30 da mutfağa girip az önce kek çırptıktan sonra sonunda bir süreliğine mutfak dışına çıkabildim!
Sabah önce teyzem ve ailesi,anneannem kahvaltıya geldiler.Kahvaltının ardından hemen annem mutfakta yemek hazırlığına girdi.Çünkü uzak bir akrabamız olan yaşlı bir amca dün vefat etti.Bu sebeple gelenlere yemek hazırlamak ve ardından halamlar,diğer teyzemler,dayımlar ve anneannemin bize gelmesi birde bulaşık makinesinin bozulması ile mutfaktaki mesaim katlandıkça katlandı..
Umarım şu an pişen kek bu sabah yaptığım bu poğaçalar gibi beni yanıltmaz ve güzel olur!
Gelen misafir ufaklıklar nedeniyle gene bir sosisli tarif akşam nasıl yapsam derken böyle bir hamur yoğursam dedim ve sonra sofrada bunun tarifi ne dedi teyzem!
Demek ki güzel olmuş bunu anladım,çünkü yaklaşık 2,5 tepsi çıktı ve hepsi bitti!
 Sosisli Rulo Poğaça

Malzemeler:

1 paket toz maya
1,5 su bardağı ılık süt
2 tatlı kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
2 yumurta
Yarım su bardağı eritilmiş tereyağ
5-6 su bardağı un

Üzeri için:2 yumurta sarısı

İçi için:Yaklaşık 12-13sosis(ufak olan sosislerden)

Hazırlanışı:

  • Öncelikle tereyağını eritin.
  • Yoğurma kabınıza yumurtaları,ılık sütü,şekeri ve tuzu ekleyin.
  • Hafif ılınmaya duran tereyağı da ekleyin.
  • Unun içine mayayı da ekleyip azar azar unu ilave ederek hamuru yoğurun.
  • Yumuşak bir kıvama gelen hamuru yaklaşık 1 saat dinlendirin.
  • O sırada sosisleri dörde bölüp tavada az bir yağla hafif bir şekilde bir kaç kez çevirip az pişirin(kurutmadan).  
  • Kabaran hamuru 7 eşit parçaya bölün.
  • Her bir parçayı bir yemek tabağı büyüklüğünde açıp sekize bölün.
  • Her bir parçanın geniş kısmına bir parça sosis koyup sarın.
  • Hazırladığınız ruloları tepsiye dizip yumurta sarısını sürün.
  • Önceden ısıtılmış 200 derecedeki fırına verin. 
*İçinde sosisin daha fazla olmasını isterseniz ikiye bölüp daha fazla sosisle yapabilirsiniz.
*Son 10-12 tane Mihaliç peyniri ile anneannem ve kendime yaptım öyle de çok nefis oldu,malum sosis yememeye özen gösteriyorum elimden geldiğince.

24 Şubat 2011 Perşembe

Elmalı Kurabiye

İnsanoğlu birçok şeyi ister ama bazı şeyleri daha fazla ister ve hatta bu fazla istedikleri bazen ya olmaz ya da çok zor olur..Hep bir düşünme,eyleme geçirme isteği hesapları yap dur.Bu insanın her türlü isteği ile ilgili bir yola adım atma isteği olur ama aylar alır,bir çok sevdiğinizi ziyaret etme isteği olur hep bir erteleme olur ama aslında istekli ertelemelerde değildir bunlar..
Bunları dile getirdiğinizde karşınızdakini buna inandırma isteği vardır plansız bir şekilde çünkü bu doğrudur ama o kadar çok ertelemeler başgöstermiştir ki endişe edersiniz acaba beni yanlış anlayabilir mi,yada hakkımda kötü düşünür mü?
Daha yazayım mı?
Bence yazmayayım durmalıyım,çünkü bu daha çok uzar gider.Genel olarak herkesin bu halleri var ve herkes birşeyler söylemek istiyor ama bunu yaşayanların da en çok şehirlilerin olduğunu sesli olarak düşünüp notumu düşmek isterim!
Elmalıları yapmak benim için aynen bu durum gibi oldu çok sevipte bir türlü yapamamak ve elma sezonu kapanmaya doğru giderken sonunda yapabilmek..
Ve bunları yaptığım zamanda çığrından çıkmış bir şekilde kendimi tutamadan "elmalı kurabiye"yemek.
Birçok tarif var ve herkes az çok bilir bu kurabiyeleri ama ben alt kat komşumuz Ayşe teyzenin bir tarifini almıştım ve ondan yola çıkarak bir tarif çıktı ortaya umarım deneyenler olur ve beğenirler.

Malzemeler:

125 gr margarin(ben tereyağ kullandım)
Yarım çay bardağı sıvıyağ
3 çorba kaşığı yoğurt
1 yumurta
1 kabartma tozu
1 çorba kaşığı tozşeker(ben unutkanlık edip pudra şekeri koymuşum onu da 1 çorba kaşığı koydum ve gayet yetti,isterseniz kullanılabilirmiş:))
Aldığı kadar un

Elmalı harcı için:

3 adet elma (orta boy)
1,5 çay kaşığı tarçın
4-5 çorba kaşığı tozşeker

  • Önce elmaları rendeleyip küçük bir tavaya alın.Ocağın üstüne yerleştirin biraz elmalar suyunu çıkarsın.Suyunu bırakan elmalar ezilmeye dururken de şekerini ekleyip pişirin.Pişen elmaların altını kapatın ılınmaya dururken tarçının ekleyin.
  • Elmalı harcı soğumaya bırakırken bir yandan oda sıcaklığında bekleyen yağın içine un dışındaki herşeyi ekleyip güzelce elinizle birbirine harmanlayın.
  • Ununu azar azar ekleyip hamur kıvama gelince buzdolabına kaldırıp yarım saat bekletin.
  • Bekleyen hamuru merdane yardımıyla ince açın ve ruletle ya da bıçak yardımı ile küçük kareler kesin.Kestiğiniz karelerin orta kısmına elmalı harcınızdan ekleyip karşı çapraz uçlarından birbirne kapatın.
  • Tepsiye dizip hazır ettiğiniz kurabiyeleri önceden 170-180 derece arası ısıtılmış fırına verin.

*Bu kurabiyelerin şekli noktasında çok kararsız kaldım,bir keresinde yaptığımda fazlasıyla çeşit denedim ve en fotojenik ve tatlı duranlarının(benim için tabi) bu şekil olduğuna kanaat getirdim.
*Bu tariflerin genelinde hamur hafif kalın olurken ben ince deneyip elma tadını daha yoğun alınca hep böyle yapar oldum.Nacizane tavsiyem kesinlikle hamuru ince açıp yapsınlar ve elma tadı ile bütünleşsinler:)

19 Şubat 2011 Cumartesi

Günübirlik Urfa Ziyareti

Antepe gittiğim günün ertesi günü de sabah Urfaya doğru yol aldık.Şanlıurfa hakkındaki görüşüm daha şehre girerken şekillenmeye başladı.
Tarih açısından Urfa kendini gösteren bir şehir sadece balıklı göl civarı bile kendini hissettirirken kale tarafına çıkınca şehre ufak bir bakış atınca da bu anlaşılıyor.
Urfa insanının daha yerel ve kendine özgü bir hali var denbilir.Asimilasyona uğramışlar mı gibi bir sorgulamayı bu şehirde çok fazla düşünmeye gerek yok(tabi bu benim kısıtlı görüş alanım kadarı ile yazılmıştır,daha iyi bilenler vardır muhakkak)Çünkü ülkemizde ve dünyada modernite ile gelen tek olma hali ile hepimiz ortak bir noktada buluşur hale geldik.Ama urfa da hala o yerellik var hala amcalar teyzeler o geleneksel eşarpları takıyorlar,o şıkır şıkır kıyafetlerini giyiyorlar.Ben bu hallerini çok sevdim hatta gelirken anneme de o mor başörtülerin pullularından aldım.
Antepe göre daha yoksul durması,ağalık sisteminin hala sürmesi,bunca tursitik tarihi mekana sahip olmasına rağmen daha yeni yeni bir toparlama çalışmasında olunması bu güzel şehir için dezavantajlar ne yazık ki!
Ama bu şehir ne olursa olsun herkese tavsiyemdir!
Ben tam aralarında gezemesemde ara sokaklarına gezip bol bol fotoğraf çekilesi yerlerden..
Balıklı göl pazar yeri gibi dedim ama yok dediler sen birde haftasonu gör buraları diye eklediler.
Gerçketen kalabalık ama turistlerin haftasonu daha çok olduğu söyleniyor.


Bu balıkları yakalaybilmek için biraz yem atmanız yeter,sonra böyle toplanıp toplanıp duruyorlar.
Kale tarafından görünüm
İnanışa göre Hz.İbrahimin doğduğu mağara

Bu taş direkler Nemrut tarafından yapılmış olup mancınıkla Hz.İbrahimin ateşe atıldığı söyleniyor.

Bu sosu çiğerli ekmeğin içine şöyle biraz döküp...
Dolaşıp durduktan sonra Urfalıların ciğer kebabından tattık.Aslında sabah yiyorlar onlar ama bize öğlen kısmet oldu:)
Ah şimdi olsa da yesek!
 Meyan otu
Evvelki sene doğuya gittiğimiz zaman Diyarbakırda bizim ıtırın babası Yılmaz amca bize bunun şerbetini satanları gösterdi ve sizde içer misiniz dedi?Bir denemek için bir bardak alıp verdi abim içemedi,kardeşim de içemedi sonra ikisi kendilerince iddaa edip benimde içemeyeceğimi söyledir.Yılmaz amca bir dikişte içiceksin dedi bende aldım bir dikişte içtim!
Sözün özü abimle kardeşim şaştı kaldı!
Gerçekten  oraların sıcağında insanın hararetini söndürüyor ve ferahlatıyor,zaten bunun için içilirmiş.Aynı sistem bu bölgede de geçerli ama kış olduğu için içmedim ilk defa gördüğüm bu kuru halini fotoğraflayabildim sadece.

16 Şubat 2011 Çarşamba

Gaziantep/Baklava ve Yemek Diyarı

6 şubat pazar sabahı saat 6 gibi yol aldım Gaziantepe doğru..İngilterede iken 1 günlük diye karar verdiğim ama beni çok güzel içtenlikle davet eden Emine sayesinde bu 1 gün diye kendi içimde niyetlendiğim sonrasında 4-5 güne çıkan Antep gezisine yol aldım.
İngiltereden döndüğüm sırada abimin Antepte yaşayan yakın arkadaşı Halil ve eşi Emine bize gelmişti.Muhabbet sırasında onlar bizi davet ederken de benim bu niyetimi söyledim.Ama bu davete sadece ben katılabildim ve sayelerinde benim için unutulması zor güzel,eğlenceli,değişik tatlar ve en önemlisi ömrümde gördüğüm en misafirperver,en güzel insanları,aileleri,yaşamları görme fırsatı yakalamak oldu!
***
Nur Çintay bir yazısında Gaziantep için"bir şehir düşünün bir kebabçı bir baklavacı diye sıralanan dükkanlara sahip" bu yazının ne anlama geldiğini gidince anladım ve genlerime uygun olduğu için bu hal beni daha bir mest etti:)
Her yerde fıstık,baklava,kebap..Ama bu şehir aynı zamanda gelişmiş bir şehir yalnız şu handikap vardı müzelerin hepsini bir elde toplamak için çalıştıkları için yeni hazırlanan büyük müzede daha açılmadığı için göremedik eskiçağ dönemine ait eserleri.Antep aynı zamanda el işçiliğine fazlasıyla sahip bir şehir bunu hissetmemek mümkün değil.
Ama bir sonraki yazıda bahsedeceğim Urfa ile kıyasladığım an aklıma ilk gelen şey Antep tam bir şehir!Şehirlerşmeyi içine fazlasıyla amış bir kent.Böyle kentli bir kitleye de sahib ve bazı bölgeleri kırsal dursada Antep gelişmiş lüksü kaldırabilen bir şehir.
Değişik adetlere de sahip bu şehri ben sevdim umarım birgün tekrar giderim.
Yörem Lokantasında "Yuvalama"
Mehmet Yaşinde burayı göstermişti.Bu lokanta Gaziantepin yöresel yemeklerini hazırlıyor gayet şık ve nezih bir yer.
İlk defa bu müzede gördüm yemeni sanatını.Çok özel ve güzel bir sanat.
Umarım bu sanatı yaşatanlar çoğalır!
Benimkisi "zegender"oluyor herhal:)
Çünkü bunlardan bende aldım!İmam Çağdaştan çıktığınız zaman hemen karşısındaki yemeniciye uğramanızı nacizane tavsiye ederim.Hem yapılırken izleyebilir hemde birçok çeşidini görebilirsiniz.
İmam Çağdaş yolunda
Ve sonunda içerdeyiz..Öyle bir yere oturmuşuz ki ben oturmamızdan kalkmamıza kadar her an izledim ve de bol bol abimi ve kardeşimi anıp durdum..

 Çünkü biz 3 kardeş ciddi anlamda bu tatlıya ve her çeşidine meftunuz..Abim askere gitmeden önce bir gün gezmek için çıktığımız o günkü gezimizi Karaköy Güllüoğlundan başlatacak kadar ve estiler mi soluğu gene ya karaköy güllüoğlu ya da fatihteki şerifoğlunda alacak kadar vs vs yani bu böyle uzar gider..
 Tabi öncesinde kebablar yendi..
 Gidecek,gitmemiş herkese tavsiye ederim burayı ama lahmacunlarını da ısrarlar tavsiye ederim.
 İşte lezzetin damağa yapıştığı an!

 AntepBedesten
 Bireciklilerin Haşlaması
Domates kurusu,biber kurusu ve patlıcan kurusunu haşlayıp ardından zeytinyağında pembeleşen soğanın içine biber salçası da ekleyip sonrasında bu haşlanan sebzeleri ekliyorlar.Bir iki kere birlikte karıştırdıktan sonra buradaki börek yufkası gibi olan ama iyice pişmiş olan ekmeklere sarıp yiyorlar.Açıkçası çok lezzetli birşey tekrar yemek nasib olur inşAllah.
 Eminenin görümcesi Gülsümün mercimek köftesi!
Sağolsun bizim için yapmıştı ve öyle bir yedim ki ben bundan gene olsa gene yerim ben bunu..


Sözün özü Antepte beni bu kadar güzel,rahat hatta kendimi mahcub hissedecek  kadar misafirperver ağırladıkları için emine ve eşine onların ailelerine tekrar tekrar çok ama çok teşekkürler!

3 Şubat 2011 Perşembe

Etli-Bulgurlu Dolma

"Anne şimdi bu dolmanın özelliği ne,ne anlatmalıyım?"gibi sorular sorup durdum anneme.Sonunda birkaç şey söyledi sağolsun.
Bu dolmayı "Gışgıjık"(zazaca bir kelime Türkçesi nedir bilinmiyor)denilen bir otla sararmış annemler ya da dut yaprağı ile ve üzerine tereyağ dökülmesi iç harcının bulgur olması hasebiyle lezzetini daha bir ortaya çıkarırmuş.Yaz ve ilkbahar da yaprak bulabildikleri için o dönemlerde böyle sardıkları bu dolmayı aslında en çok kuru patlıcanı ve sadece Elazığda görebileceğiniz beyaz biberi doldurarak yaparlarmış.

Nacizane benim tavsiyemde muhakkak o tereyağ dökülerek yenmesi yoksa asla lezzetini alamazsınız.


İç malzemeler:

300 gr dana etinden dolmalık kıyma
200 gr koyun etinden yemeklik kıyma
1 su bardağı bulgur
Yarım demet dereotu
Yarım demet maydonoz
2 orta boy soğan
4 diş sarımsak
yarım çay kaşığı kimyon
1 çay kaşığı karabiber
Yarımşar çay kaşığı köri,zencefil,yenibahar ve kişniş.
Kırmızı biber
1 çorba kaşığı salça
Kurutulmuş reyhan,nane,fesleğen ve rezene ama az olucak

Kurutulmuş patlıcan ve biber
Beyaz lahana

Üzeri için:Tereyağ
               Pulbiber
Hazırlanışı:

1)Öncelikle kuru biberi kaynar suda 10-15 dakika bekletin.Patlıcanı orta bir yumuşaklığa gelene kadar da ocakta kaynatın ayrı bir suyun içinde.Lahana yapraklarınızı da haşlayıp hazır edin.
2)İç malzemelerinin hepsini bir tencereye koyun.Yaklaşık 15-20 dakika kadar kısık atşete iyice kavurun.
3)Kavurduğunuz bu iç malzemesiyle çok aşırıya kaçmadan biberinizi,patlıcanızı doldurun ve de lahananızı sarın.
4)Tencereninin dibine iç kısmı tavanın zeminine bakacak şekilde bir ısıya dayanıklı tabak oturtun.Ardından kenarlarına ve tabağın üzerine gelecek şekilde dolmabiber ve patlıcanlar ileyaptığınız dolmaları diziniz.
5)Lahana ile sardığınız dolmalar için ise ayrı bir tenecerenin alt kısmını yaprakla kapatın.Ardından dolmalarınızı dizin ve her iki tencereyi de ocağa koyun.
6)Kaynamaya başlayınca ocağın altını kısın ve pişmeye bırakın.
7)Bir tavada tereyağ eritin.Eridikten sonra ocağın altını kapatır kapatmaz tereyağa pulbiber ekleyin,sumak,kuru nane ekleyin.
 8)Servise hazır olan dolmaları tabağa alınca üzerine hazırladığınız tereyağdan gezdirip servis edin.
  • Eğer biber ve patlıcan yoksa sadece beyaz lahana ile yaparsanız piştikten sonra tereyağını eritip içine az sumak ve kuru nane ekleyin.Bu hazırladığınız tereyağını güzelce üzerine gezdirin.Ama böyle farklı şeylerle yapıncada servis sırasında eklenebilir tereyağ.
  • Patlıcanlarınızı kontrol edin haşlarken bazı patlıcanlar çabuk pişer bazıları da zor pişer.
  • Bu dolma malzemesi pirinç gibi değildir bu sebeple aşırı bir şekilde pişirilmesine gerek yok.Bulgurun çok hafif diri kalması aslolan halidir.

Supangle

Bu tatlıyı ne zaman yesem,yapsam annemin eski evimizin küçük mutfağında gösterdiği çaba hep aklıma gelir. Mikser,blender yok iken süzgeç...