9 Aralık 2012 Pazar

Çetele

Akşam annemi tembihledim"bak uyanamassam muhakkak beni sabah erkenden uyandır"diye ve sabah yediye on kala gibi annemin seslenmesi hadi demesiyle yedi gibi uyandım.Uzun zamandır çıkamadığım yürüyüşlerime bu sabah tekrardan vira dedim.Evden çıkıp bizim yokuşu tırmanırken "benim bir blogum"var diye bir cümle kurdum kinayeli bir şekilde evet sanki unutmuş,yoksaymış gibi davrandığımı hissedip rasyonelliğe boğulmuş modern zamanlarda benim de bu dalgaya kapıldığımı düşündüm.
Evet somutlaştırılmışlığa meftunlaşan ruhlarımız bu gibi noktalarda "aman ne yapalım böyle de olabilir"deyip işin kolayına kaçabiliyor.Halbuki bu bir sorumluluk ve benim için bir yetiştirme aracı da.
Çünkü eğitim illa ki bir eğitmen başınızda olunca olmaz siz gözünüzün değdiği,elinizin ulaştığı,kulağınızın duyduğu,gönlünüzün hissettiği herşeyden etkilenip öğrendiklerinizin piramidine bir sürü parça eklersiniz.
Ben burada çok şey öğrendim ve hala da öğreniyorum.

Mutfak ve içinde yaşanan herşey bir ayrıntıyı kendi içine almış ömrümüzün diğer kısımlarında olduğu gibi.Biz bu kültürü geçmişten aldığımızı aktararak görevimizi ifa etmiş olamayız geçmişten aldığımıza eklediklerimizle biz de bir geçmiş oluştururz yarın bakacak olacaklara ve bununla beraber bu zenginliği daha da artırırız.
Anadolu kültürü diye bahsedilen anlayışın sadece "güzel günlerdi"diye nostaljik cümlelere sıkıştırılmadan yaşayarak,hissettirerek uygulamadan kopartılmaması bizi her alanda başarılı olmaya sevkeder.
Bugün bu söylediklerimle belki karmaşık bir ruh halinin de yansımasını gösteriyorum ama aslında size de ayna tutmuş oluyorum çünkü ne yazık ki halimiz budur.
Benim blogum daha çok yemeklerden oluşsada ne tamamen bir tarif blogu ne de bir günce.Elimden geldiğince kendi denemelerimle yeni birşey derdinde olup aynı zamanda klasikleşmiş olanları da isteyen doğrultusunda paylaşıyorum.Çünkü "her evin yoğurt yiyişi ayrıdır"lafzına da önem veriyorum.Bazen aynı dediklerimizin o kadar farklı tatlarda olduğunu görünce bu deyim benim zihnimde daha da bir yerleşiyor.

Nerelerden nerelere girdim yine yeniden,halbuki uzun zamandır ses vermeme dair yazacaktım.Bir ara yaptığım Balkan yolculuğuna atıfta bulunacaktım.
Evet kurban bayramında buralarda değildim 12 güzel insan ile 7 gece 8 günlük bir yolculuk ile 2200 km 6 ülke yapıp tekrardan kürkçü dükkanına döndük.Ama ben bir türlü toparlayamadım,mutlu olmak yaramadı herhal:-)
Geçirilen zamanların "nitelik"ile olmasından sebep daha da toparlanan bir zihinle başka şeylere hemhal olmaktan mutfakta sınırlı keşiflerde bulunabildim.En son yaptığım basit ama yerinde karışımlarla olan salatayı fotoğraflayamadım bile!Balkan ekibimizi ağırladığımda güzel cümleler kurulan bu salatayı tez elden yapıp güzelce fotoğraflayabilmek dileğiyle mutlu pazarlar..

14 Kasım 2012 Çarşamba

Etli Türlü

Bu tarif Ağustos sonu yapıldı.Eylül başı yayınlanacaktı yazısı bile hazırdı ama bir türlü kısmet olmadı ve ben de bozmadım.Yine yeniden ellemiyorum yazıyı olduğu gibi yayınlıyorum..
 ***
Eylüle demiştik değil mi?
Eylülün şu 5 gününün ilk akşamına teşvikiyede akşam yürüyüşü,2.gününe yıldız parkında piknik sığdırıp değerlendirilbilmişizdir değil mi?
4.gününde de cihangirde saatelrce oturup çay içtikten sonra aralardan fındıklıya iniş ve sonra eminönüne yürüyüş derken Eylülün tadını çıkarabilmişiz gibi duruyor.
Ama ne hikmetse yazacak cümlelerim bugün tıkalı ama tarif de yayınlamak lazım.
Türlü gibi yemekler şu serin havalara ayrı yaraşıyor,bu sebeple sonbaharda hazır bu sebzeler de mevcutken sık sık yapmak lazım.
Herkese afiyet olsun!
Malzemeler:
  • Yarım kiloya yakın taze fasulye
  • 250 gr dana kuşbaşı
  • 1 kabak
  • 1 adet patlıcan
  • 2 orta boy soğan
  • 2 patates(büyükse bir adet bizim patatesler ufaktı)
  • 3-4 diş sarımsak(arzuya göre,herkes sevmeyebilir)
  • Soyulmuş,halka halka doğranmış 3-4 adet domates
  • 1 avuç kadar ayıklanmış,yıkanmış bamya
  • Tuz
  • 2 çorba kaşığı zeytinyağı
Hazırlanışı:
  1. Domates dışındaki sebzelerin hepsini çok küçük olmadan doğrayın.Herbirini bir sıra gelecek şekilde dizin(bir sıra patlıcan,bir sıra patates gibi).Bu işlemden sonra tuzunu da ekleyin.
  2. En son domatesleri üzerine kapak gelecek şekilde gibi (fotoğrafta görünüyor)dizin.
  3. Orta ateşte olan ocağın üzerine koyun ve kaynamaya başlayınca tamamen kısın,ağır ağır pişmesini sağlayın.

14 Ekim 2012 Pazar

Karnıyarık yiyelim!

Yine yeniden bir pazar günü
ben yeniden 1 hafta kadar ara verdim
yakın zamanda yeniden 1 hafta kadar olmayacağım(yurtdışı gezisi)
yine mutfaktan kek kokusu geliyor
ben kış havasını bekliyorum
annem yazın son demlerinden mütevellit karnıyarık yapacağım diyip benim gibi karnıyarık seven birini mutlu ediyor..
İşte böyle gidiyor günlerimizden biri,birkaçı vs vs.
Karnıyarık benim sevdiğim yemeklerden ama annem yıllarca kızartma işin içinde olmasından mütevellit sık yapmazdı.Son senelerde biraz fazlalaştırdı bu şekilde yaptığınden beri,çünkü yağ fazla çekmiyor o sebeple hafif de oluyor.Hatta güzel bir anım da var,İngiltereye giderken THY de verilen yemek karnıyarıkdı,çok gülmüştüm yemeği yerken tam bize göre bir uğurlama oldu demiştim içimden.Bu sene ikince kez yedik herhal son bir kez daha annemin yapması mümkündür.Birde bu yemeği de ilk defa tam teşekküllü ben de bloga yazmak vesilesi ile öğrendim.Yine çıktı bilmediğim birşey:-)
Bu arada annem üzerlerine koyacağı biberleri kızartmayı unutunca çiğden koymuş bu seferlik ve isteyen olursa böyle de koyabilir diye ekledi.
Yapacaklara şimdiden kolay gelsin ve afiyet olsun.

Malzemeler:
  • 10-11 ufak boy patlıcan
  • Kızartmak için yarım su bardağı sıvı yağ
  • Yarım kilo kıyma(yağsız dana olacakmış ki zaten annem mahalle kasabımıza "karnıyarık için olacak demiş"bir de bir kere çekilecekmiş.)
  • Yarım demet maydonoz
  • Bir çay kaşığı karabiber
  • 2 büyük boy soğan
  • 4 diş sarımsak
  • 4-5 adet domates
  • Sivri biber
  • Tuz
Hazırlanışı:
  1. Bir tavaya kızartmak için yağı alın ve altını açıp kızdırın.Patlıcanları alacalı soyup ortasından bir bıçak ile az kesin ve kızgın yağda,altı hızlı açık şekilde çevirerek hafif kızartın.
  2. Kızaran patlıcanları hemen bir kevgire alın ve üzerinden soğuk su gezdirip süzülmeye bırakın.Patlıcanların kızardığı yağda her bir patlıcan için bir adet biber kızartın.
  3. Patlıcanlar bir kenarda beklerken de iç malzemesini hazırlayın.
  4. İç malzeme için soğanı,sarımsağı yemeklik doğrayıp az sıvıyağda biraz kavurun.Pembeleşmeye durunca kıymayı ekleyip onu da kavurun.Bu 3 malzeme kavrulduktan sonra soyulmuş,minik minik doğranmış domatesleri de ekleyip karıştırın ve kapağını kapatıp kısık ateşte hafif pişmesini sağlayın.
  5. Pişen harcın altını kapatın,ince kıyılmış maydonuzu,tuzu ve karabiberi de ekleyip karıştırın.
  6. Pişireceğiniz kabın içine patlıcanların kesik kısımları yukarı gelicek şekilde dizin.
  7. Kesilen yerlerini kaşık yardımıyla biraz daha açıp üzerlerine harcınızı paylaştırın.
  8. Son olarak birer dilim domates ve kızarttığınız biberleri de üzerine ekleyip en son salçalı su ya da domates suyu ilave edin.Hazır olan yemeğinizin kapağını kapatıp ocağa koyun,kaynamaya başlayınca ocağın altını kısın patlıcanlar yumuşayana kadar pişirin.

5 Ekim 2012 Cuma

Gündoğumu Poğaçası

Sabahları erkenden kalkıp birçok işi yapmayı ne de çok özlemişim!
İnsan sabahın o güzel saatiyle uyandığında güneşin doğmasıyla üzerinden ataleti attığında ne güzel rahatlıyor..Ki benim geç vaktim 8 vs dir.Gündoğumunu poğaça yoğurarak da karşılayınca bir ferahlıyor bir ferahlıyor:-)
Bu hafta bir poğaça ve bir de zeytinli açma ile sabahın bereketini başlattım bakalım yarın sabah ne olur..
Hem kurabiye hem de poğaça isteyen biri için çok ideal bir lezzet oldu.Birkaç blogda bu şekilde mayasız,kabartam tozsuz gördüm ama çoğunlukla süttü benim gördüklerim ben de evde sütün olmayışından yola çıkarak soda ekledim.Aslında yaparken blogda yayınlayacak bir tarif diye değil ilk deneme ve sonraki denemelerden sonra eklenecek yeni bir tarif olarak düşünürken yedikçe yiyesi getiren bir tada sahip olduğunu hissettiğimde bir baktım ki makineyi kapmış bu fotoğrafları çekiyordum!Birde ismini bir anda koydum madem bu hafta günleri bu şekilde çok yakaladık e bari ismi içindekiler başlıklı bir isim olacağına şöyle uygun olsun dedim.
Kesinlikle,ısrarla bu tarifi denemenizi ve o güzel yorumlarınızı bekliyorum,belki beğenmeyen olabilir farklı fikir getiren olabilir,hepsine açığım.
Tereyağ ucundan biraz kullanılmıştı benim yaklaşık 30-40 gr eksikti bu da çok büyük bir değişiklik değil malzeme açısından.Kullandığım kırmızı biber büyüktü ama dilerseniz 2 tane kullanabilirsiniz.

Malzemeler:
  • 1 paket margarin ya da tereyağ(bizim ev malum sadece tereyağ tüketiliyor bu sebeple ben tereyağ kullandım)
  • 1 şişe soda
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 2 tatlı kaşığı şeker
  • 1 yumurta(akı hamurun içine sarısı üzerine sürülecek)
  • Aldığı kadar un
İç malzemesi
  • Sucuk(küçük kangal parmak sucukların bir parçasını kullandım)
  • Kırmızı Biber
  • Kaşar peynir
Haızırlanışı:
  1. Oda ısısında yumuşamış yağın üzerine sodayı dökün.Ardından tuz ve şekeri ekledikten sonra elinizle bir karıştırıp azar azar unu ekleyin.
  2. Hamur hafif yumuşak  ve de elinize çok yapışmayacak bir kıvama gelince un eklemeyi bırakın.Ardından yarım saat kadar hamuru dinlendirmeye bırakın.
  3. İç harcı için sucuğu minik minik doğrayın,kırmızı biberi de minik minik doğrayın ve yağsız bir şekilde teflon tavada yüksek ateşte 3-4 dakika pişirin.Çok pişmesin sucuk hafif yapını bırakıp kavrulmaya durduğu gibi kapatıp soğumaya bırakın.
  4. Soğuğa yakın ılınmaya duran sucuklu harca minik minik doğranmış kaşar peynirini de ekleyip tavanın içinde birbirine karıştırın.Bu şekilde peyniri tavada karıştırınca sucuğun yağı peynire geçmiş oluyor ve poğaçanın içinde lezzetini belli ediyor.
  5. Dinlenen hamurdan ceviz büyüklüğünde poğaçalar alıp içine malzemenizden koyduktan sonra ister yuvarlak ister klasik poğaça şeklinde yapıp yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizin.
  6. Son olarak yumurta sarısı sürüp çörekotu serpin ve önceden 200 derecede ısıtılmış fırına verin.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Kremalı Mantar Çorbası-Zeyneb Usulüyle

5 senedir blog sahibi olup her türlü şeyi birbirine önce hayalde sonra hakikatte karıştırıp değişik tatlar yakalama derdinde olan birinin mantar çorbası için km lerce ötede 2 günlük tatile giden annesini aramasının cevabı nedir diye sordum durdum kendime pazar günü?
:-)
Evet evet doğru diyorum annemi aradım,sonra bu çorbayı 5-6 dakika kaynatmam lazım mı diye sormak için annemi aradım ve annem yerine telefona çıkan teyzemden bir püf noktası da kaptım.Un kavrularak yapılan çorbaların kaynamaya durduktan sonra muhakkak 6-7 dakika kaynatılması gerekirmiş.
Ne yapalım daha neler çıkacak benim bilmediğim,eee arada terziler gibi kendi söküğümüzü dikmekte zorlansak iyi olur herhal..
Malzemeler:
  • Yarım kiloya yakın mantar
  • Yarım paket krema(200 ml olanların yarısı)
  • 4 su bardağı su+1 su bardağı süt(ama kremayı tam paket koyar iseniz bu sütü eklemeyin ve 4 su bardağı su yeter eğer çorba koyulaşırsa biraz su ekleyebilirsiniz)
  • 2 çorba kaşığı un
  • 1 çorba kaşığı tereyağ
  • Tuz
Hazırlanışı:
  1. Öncelikle mantarları minik minik doğrayın.Doğradığınız mantarları harlı ateşte kendi suyunda pişirin.
  2. Pişen mantarları bir kenara ayırın ve ayrı bir tencerede unu yağ ile kavurun.
  3. Kokusu çıkıp pembeleşmeye duran una azar azar soğuk suyu ekleyip bir yandan da çırpma teli ile çırparak topaklanmayı önleyin.
  4. Ardından kremayı ekleyip tekrardan çırpmaya devam edin.Kremanın da iyice karışmasındna sonra mantarları ev tuzu ekleyip kaynayana kadar karıştırın.
  5. Kaynamaya duran çorbanızın altını kısın ev 5 dakika kadar kaynatın.
  6. Hazır olan çorbanın altını kapatıp istediğiniz şekilde servis edin.
Bu arada en en yakın zamanda annemin mantarlı çorba tarifini vereceğim,asıl onu eklemekti hep niyetim ama benim yaptığımın fotoğrafı hazır olunca öne geçti.Birde mantarlar biraz dolabta renk değiştirmişti ondan sebep daha çok rengini değiştirdi bir dahaki sefere aldığım gün yapacağım.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Mutfak Havlusu beş seneyi bitirmişken..

Geçen 2 yıl birçok yıla değecek şeyler yaşandı.Eğer rakamlarla ifade edilecekse ömrümüzden geçenler evet böyle ifadelendirilecek koca 2 sene geçti..İngiltere'den döndüğümden beri oturtamadığım bir düzen(aslında böyle bir his desek daha doğru)ve 2 kişiyi vefat sebebiyle kaybedip birini de hayatta olsa da kaybetmenin verdiği hal ile 2011 ağustosundan beri daha telaşlı zamanlar geçti..
Şu an yazarken bile kelimelerimi seçerek hareket ediyorum çünkü dile getirdiklerimiz birşey yoksa da olmuş hissinin baskın olmasını sağlar bu sebeple bunları böyle ifadelendirsem de belki daha yoğun geçenleri bu şekilde hafifletiyorum ve bazılarını da evet görmemezikten geliyorum çünkü inanırsam işin içinden çıkamayabilirim.
Evet farkındayım birçok karışık cümleyi sıraladım ardısıra ki bu bile bir ipucudur hal-i pür melâlime..
Neyse birde bunun üzerine temmuz itibariyle mezuniyetim eklenince hissedilen boşluk sanki büyüdü.
Ama eylül itibariyle üzerimde bir silkelenme hissettim ve daha da çok çabalıyorum.
İşte bu 2 senenin en somut örneklerinden biri bu kadar emek verdiğim hiçbir zaman unutmadığım(boşlasam da kimi zaman)blogumun sene-i devriyesini atlamış olmamdır.
Tam 5 sene önce şu tarihte "yemek yaparken"deyip başlamışım ve iyiki de başlamışım..
Bugün mutfakta çalışırken bütün havluların yıkanmış olduğunu,mutfak havlusuz kaldığımı ve bunun benim için ne kadar zor olduğunu görünce bir kez daha dedim bu yazıyı da yazmam gerektiğini hissettim.
Evet mutfakta çalışırken bu blogun ismi olacak kadar ihtiyac duyan biriyim mutfak havlusuna ve aynı zamanda bundan aldığım zevkle ömrümün bir tarafını da tutacak kadar da ihtiyacım var bu sayfaya ve bu sayfaya tık tık eden bütün Mutfak Havlusu severlere..

30 Eylül 2012 Pazar

Karışıklığa eklenen tarif Humus

Bazen içinizden gelmez
ama yazalım da dersiniz
sıkıntılı halinizi de kayda geçmek istersiniz
sonra o gün gelir sizin kişisel tarihinizin belgesi olur
belgenin iyisi kötüsü olmaz değil mi?
İşte meslek dedikleri şey bu herhalde,insan bulaştığı herşeyi içinde bulunduğu hal ile harmanlıyormuş şu an benim yaptığım gibi.
Uzun zamandır yazı ile aramdaki bağ güçlensin diye zorluyorum şu an yaptığım gibi ve bu şekilde yazılan bir yazıya bir de tarif ekleyeceğim.
Modern insan dedikleri şehirliler böyle oluyor işte fazlasıyla ironik
:-)
Humus çok sevdiğim bir arap yemeği bana sorarsanız yemek salata vs saymıyorum humusu ve elinden gelen humusu bir Lübnan lokantasında yesin kesinlikle çünkü harika yapıyorlar gerçekten..
Londra da neden bu kadar Lübnan mutfağı var demiştim ilk başta ama sonra anladığım neden olduğunu çünkü hem lezzetliler hem de bizim damak tadımıza yakınlar.

İlk defa humusu  bir süre Abu Dhabi de yaşamış olan  yakınımızda yemiş ve beğenmiştim.Onun tarifi bu şekildeydi ve ben resmen aşırı yemiştim.Halen evde yaptığımda çok severim hatta bizim evde bu tada en düşkün kişiyimdir.
Malzemeler:
  • 1 su bardağı haşlanmış nohut
  • 4-5 çorba kaşığı tahin
  • 1-2 çorba kaşığı yoğurt
  • Tuz
  • Karabiber
  • Birkaç diş sarımsak
Hazırlanışı:

Haşlanmış nohutları rondoda iyice ezin.Ezilmiş püre olmuş nohudu tahin,yoğurt ile iyice karıştırın.Ardından tuzu,dövülmüş sarımsağı ve karabiberi ekleyip karıştırın.Son olarak servis tabağına alıp üzerine sızma zeytinyağı gezdirin.


25 Eylül 2012 Salı

Eczacılardan 2. tarif:-) Merve den Browni

Evet evet eczacılara da ayrı bir dosya açmalı,onların tariflerini ayrı yayınlamalı.Çünkü tek ilaç yazmıyorlar hastalara şifa yanında lezzette verebileceklerini gösteriyorlar.
Biri kurabiyesiyle gelmişti diğer ikisi elinde nevalelerle ve o gün bu keki yediğimde hayran olup süt&krema ile yapılan bir tarif beklerken yoğurtlu bir tarif demez mi!
İlk inanamadım hatta deneyene kadar şaştım ama ilk denememde gördüğüm hal sonucunda tamamdır biz bu tarifi o çörekotlu gibi daha çok yaparız dedim.
2 hafta içinde 2 kere yaptım bu hafta yine yeniden yapacağım,ısrarla tavsiyedir.

Şimdiden afiyet olsun bize ve sizlere de..

Malzemeler:
  • 3yumurta
  • 3 türk kahvesi fincanı tozşeker
  • 2 türk kahvesi fincanı kakao
  • 2 türk kahvesi fincanı yoğurt
  • 3 türk kahvesi fincanı sıvıyağ
  • 3  türk kahvesi fincanı un
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 çay bardağı süt
Hazırlanışı:
  1. Öncelikle yumurta ve şekeri yaklaşık 7-8 dakika mikserle çırpın.
  2. Krema kıvamına erişen yumurtalı karışıma sıvıyağ ve yoğurdu da ekleyip karıştırın.Kakaoyu da ardından ekleyip iyice çırptıktan sonra bu karışımdan bir su bardağı ayırın.
  3. Kek harcından 1 bardak ayırdıktan sonra kalan sütü ekleyin.Sonra da azar azar unu ekleyip en son kabartma tozu ve vanilyayı ekleyin.
  4. Hazır olan keki yağlanmış kare bir borcama döküp önceden 180 derecede ısıtılmış fırına verin.
  5. Yaklaşık 30-50** dakika arasında pişmeye bırakın.
  6. Pişen keki fırından aldıktan sonra kenara ayırdığınız sıvı harcı sıcak kekin üzerine yavaşca döküp her tarafına yayın.
**30-50 yazan Merve,ben de onun gibi yazayım dedim:-)

1 Eylül 2012 Cumartesi

Eylül gelir hoş gelir gönle huşu gelir

Eylül gelir hoş gelir gönle huşu gelir.
Daha eylüle girmeden birkaç gün önce şu cümle çıktı ağzımdan..
Daha küçük yaşlarda iken değil eylül her ay her zaman belki melankoli ise herbirimize eylül de öyleydi.Ama sonrasında bana eylül yağmuru,serinliği,ruha dokunan ayazı,rüzgarı,savrulmayı,sevmeyi,sevilmeyi,heyecanı,hüznü ama sevinci de,koşmayı,eğlenmeyi..
Herşeyi kısaca hatırlatır şimdi de isme takılma gibi saysa da kimileri boşverelim öyle olsun ve Eylül geldi diye gülelim,hoş olalım rahatlayalım.
Temmuz da doğmuş olmama rağmen Eylül ile beraber Sonbahar&Kış benim mevsimlerimdir.
Eylül belki de bu zamanlara girizgah,habercisi olduğundan da ayrı benim için kimbilir.
Ben bugün eylülü şu nefis kek ile karşıladım.Yarın da blogcular ile yapılacak pikniğe giderek eylül merasimlerime devam etmiş olacağım. 
Hiçbirşey yapamassanız inin bir sahil kenarına kendinizce karşılayın eylülü hazır av mevsimi açılmışken denizde eylülde!
Değil mi balık mevsimi de açıldı benim gibi balığa,denize düşkün biri için demedim mi eylül habercidir,güzeldir diye?

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Cevizli&Çikolatalı Minik Kekler

Bayram sabahı gelenekselleşen anneannemdeki kahvaltılarda illa ki parçak olurdu.
"Malzemem var kızım ben hazırlarım siz gelin fırına götürün "derdi her arefe günü anneannem ve ilk defa parçaksız bir bayram yaşadık.
Bu bayram bizler için,faranjit olup annemin rahatsızlanması ile annemin yapacağı birçok yiyecek hayal oldu.Parçak ne derseniz eğer,yöresel bir hamur işimiz.Mısır ekmeği gibi bir hamurun içinde kavurma+ceviz+çökelek üçlüsü var.Kaç senelik blog sahipliğimde katmeri yayınlayabildim ama parçağı bir türlü kısmet olmadı,inşallah en yakın zamanda yayınlayacağım onuda.
İşte bu parçağı bayramda yapamayınca tam bir hafta sonra yapabilmek kısmet oldu.
Cumartesi akşamı annemle evde yalnızdık.Bayram sabahı için bu hazırlayamadığım parçak için annemle oturup ceviz kırdık.
Bizim eve ceviz kabuklu alınır hele de son yıllarda ceviz üzerine çıkan söylentiler sonucunda annem birçok şeyi ülkenin bilumum bölgesinden getirttiği gibi cevizi de Erzurumdan getirtiyor.Komşumuzun görümcesine ait ceviz ağaçlarının cevizlerinin içinden neredeyse hiç boş çıkmıyor ve tam,dağılmadan çıkıyor.Birde Elaziz den yani memleketten gelenler de vardı,bu sene oradan da aldık.Anlayacağınız daha çok kırılması gereken ceviz var!Üstüne üstlük saatlerce uğraştık balkon örtü sermemize rağmen ceviz parçalarıyla kirlendi birde temizlik gerekti.Aynı zamanda parçak,kek yaptık hurma içine koyup tükettik derken o binbir zahmetle uğraştığımız cevizden küçük bir kavanoz kaldı.
Anneme kek fotoğrafları çekerken"biz o kadar uğraştık görüyor musun gene bitti bu ceviz içi"dedim o da "aman can sağolsun,boşver"dedi.
Eee o zaman bu kadar sözün üzerine en güzeli evet canınız sağolsun gerisi boş değil mi?
 Malzemeler:
  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı tozşeker
  • 5 çorba kaşığı sıvıyağ
  • 10 çorba kaşığı süt
  • 10-11 çorba kaşığı un
  • 1 su bardağına yakın iri kırılmış ceviz içi
  • 10-12 tane iri parçalara kırılmışmadlen çikolata(evde vardı onları kullandım dileyen 80 gr lık çikolataları bıçakla irice kesip ekleyebilir)
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 vanilya
  • Üzerine çikolatalı sos ve ceviz içi

Hazırlanışı:
  1. Yumurta ve şekeri önce düşük ayarda sonra hızlı ayarda yoğun bir kıvama gelen kadar çırpın.
  2. Ardından önce sıvıyağı ekleyip onunla da 1 dakika kadar çırpın.
  3. Sütü de ekleyip gene az çırpıp unu azar azar ekleyin.
  4. Vanilya ve kabartma tozunu da ekleyip çırpın.
  5. Son olarak cevizi,çikolatayı ekleyip güzelce karıştırın.
  6. Minik kağıt kek kalıplarına paylaştırın.
  7. 150-160 derecede önceden ısıtılmış fırına verin.Eğer ısı ayarı olmayan fırın kullanıyorsanız da gene orta sıcaklıkta olmasını sağlayın.
  8. Piştikten sonra isterseniz benmari usulu eritilmiş çikolata soru ile isterseniz tembellik eden benim gibi hazır çikolatalı sos ile süsleyip üzerine bir adet ceviz içi koyup servis edebilirsiniz.

24 Ağustos 2012 Cuma

Zeytinyağlı Taze Fasulye

Üniversite sınavına hazırlandığım dönemde  yaza doğru zamanlarda eve geldiğimde benim meşhur üçlemelerdendi "zeytinyağlı fasulye+sivri köy biberi+ev yapımı manda yoğurdu"bu üçlü varsa tamam başka da birşey yemezdim.
Halen de bu haliyle çok severim ki bende bazı şeyler hiç değişmez değiştiremem hatta eski kafalı bile diyen olur memnun da olurum.Çok ilginçtir insanların sebatkar olması yaşadığımız topraklarda "eski kafalılık"olarak görünür.Halbuki yeni olanın daha iyi olduğunu kim söyledi ki?Yeniye bu denli çok öykünen toplumlar genelde gelişmekte olan 3.dünya ülkeleri çünkü kurtuluşun yenilikte,yeni soluklarda olduğunu düşünür elde "eski"diye dediğinin halbuki eskimeyen bir sürü nüans barındırdığını göremez bu denli yenilik takıntısından ötürü.Halbuki yeni olmak,yenilik bambaşka birşeydir ama ne yazık ki bu denli kafa yorulmadığından mütevellit bambaşka anlamsızlıklar içinde boğulur.
Neyse biz bunu uzatmayalım çünkü uzadıkça uzayacak bir mevzu bu,herkese ısrarla tavsiye edelim fasulyelerin zamanı geçmeden..
Her hafta yiyin tam zamanıyken sonra benim gibi kış günü ararsınız zeytinyağlı fasulyeyi.

Malzemeler:
  • 1 kilo boncuk fasulye
  • 2 orta boy soğan
  • 3-4 diş sarımsak(dileyen katmayabilir ama annem çoğunlukla sarımsağın lezzetini eksik etmek istemez)
  • Yarım tatlı kaşığı şeker
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • Büyük ise 4 küçük ise 6 adet domates
  • 1 çorba kaşığı silme un
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı
  • 1 adet sivri biber

Hazırlanışı:
  1. Soğanı,sarımsağı ve biberi minik minik doğrayıp hafif kavurun.
  2. Domateslerin kabuklarını soyup minik minik doğradıktan sonra kavurduğunuz malzemelere katın.Kapağını kapatıp kısık ateşte 7-8 dakika pişmeye bırakın.
  3. Domatesli karışım biraz piştikten sonra fasulyeyi,tuzu,şekeri ve unu ekleyip hafifçe bir karıştırın.
  4. Zeytinyağlı fasulyenizi son olarak kısık ateşte ağır ağır pişmeye bırakın.
*Su eklemeniz fasulyenizin cinsine göre imiş.Annem özellikle bu notu eklememi istedi,eğer fasulye su bırakmaz ve kuru kalıp birde pişmesse az su ekleyebilirsiniz.
**Bundan önce herşeyi çiğden koyup yapan annem son 3-4 keredir bu şekilde yaptığından bu tarifi verdi.İsteyen herşeyi çiğden tavasına dizip kısık ateşte de pişirebilir ama bu şekilde daha çok lezzetli oluyormuş.
***Un ekleme hadisesini de bir gazete küpüründe yıllar önce Hülya Koçyiğitten alınan "zeytinyağlı fasulye "tarifini görüp aklına bu anekdotu yazan annem o günden beri un ekliyormuş bu yemeğe çünkü un fasulyenin suyunu da güzelleştirip rengini daha bir değişik yapıyormuş.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Bayram geldi,geçti,gitti..

2012 yılının Ramazan bayramını da geçirdik hayırlısıyla..
Bu bayramı böyle açtık ve ...

güzel,latif insanlarla
özel muhabbetleriyle böyle bitirdik..
Allah tekrarına çıkmayı nasip eylesin artarak eksilmeyerek!
 Mini mini bilmişin tabağı
:-)
 
Bana "zemmet"derlerse böyle olur:-)
Hayatımızda ilk defa bir bayramın 1.günü evimizdeydik..Buna alışkın değiliz ve onun rehaveti ertesi gün(bayramın 2.günü)anneannemin sene-i devriyesi,annemin arefe ve bayram süresince çok hasta olması derken sofrayı yumurta eklemesiyle kurduk.Ertesi gün dayımlar bizim evde kahvaltı ettiğinde de böyle patates haşlayıp üzerine Malatya Pazarından aldığım "salata baharatı"ndan bolca serptim.Biz zaten bu baharatı çok sevdik patatesle de çok yakıştı.Bayram çıktığı gibi çarşamba gelen ve gördüğünüz 2. sofraya da hazırladım ve çok beğendiler Nurgül abla baharatın içindekileri sordu.
Patatesleri soyup yuvarlak doğrayıp suda haşladım.Haşlanmış patatesleri süzdürdükten sonra servis tabağına koyup üzerine salata baharatından serptim ve bol zeytinyağı gezdirdim.Bir tarafta zeytinyağında kırmızı biberi az soteledim.Sotelenmiş biberi de patateslerin kenarına gezdirip servis ettim.
Umarım sizlerde memnun kalırsınız
ve sizlerin de bayramları her daim güzel,huzurlu,tebessümlü geçer..


18 Ağustos 2012 Cumartesi

Yayla Çorbası ne de kolaymış!

Bayram kapıda!
Yarın bayram inşallah,arefe günü çorba yayınlamak fazla aykırı kaçıyor biliyorum ama böyle ayarlamıştım.Bu ramazan da annemlerin misafirlere genelde mangal yapması sulu yemek vs lerin yapılmasını engelledi ve gene ben uzun aralar verdim.
Aslında biliyorum böyle sık sık engeller diye başlayan cümleler bir yerden sonra insanı sıkıyordur belki de arada takipçi olan kişilerden de "aa anladık sen de"diyebilirler onların ayrıca haklarını helal etmelerini isterim..
Ama son yıllarda şunu çok iyi anladım nasipte olan dışına istenilse,zorlanılsa dahi çıkılamıyor..
Yayla çorbası belki de bu blogun ilk tariflerinden ya da çorbalarda ilk olanlardan olmalıydı çünkü hem çocukluğumun lezzeti hem de benim damak tadımdaki üçlemeden çorba olanıdır.Sütlaç yazımda da bahsettiğim gibi Yayla çorbası+sütlaç+annemin köftesi=vazgeçilmez!
Yayla çorbasını her içtiğimde aklıma annemin çorba hazır olduğunda tereyağ eritip dökmesi ve ardından yağın eritildiği tavaya bir kepçe çorba katıp karıştırıp tekrar tencereye boşaltması ve eve yayılan mis gibi tereyağ kokusu gelir...
Annem yapımını tarif edince cahilliğimizi mazur görun bu kadar az malzeme ve kolay bir çorba sanmıyordum.Benim için leziz,harika ama şurası da muhakkak annem gibi tutturabilirmiyim orası şaibeli:-)

2-2,5 su bardağı yoğurt
1 çay bardağı pirinç
4 su bardağı su
Tereyağ
Tuz
Nane
Ayrıyeten göz kararı su

Hazırlanışı:
  1. Su ile pirinci haşlayın.Haşlanınca yoğurdu biraz sulandırıp içine katın
  2. Güzelce birbirine karıştırın ve göz kararı su ekleyin.Yavaş yavaş karıştırarak pişirin ve muhakkak kaynayana kadar karıştırın yoksa hemen yoğurt keser(diye tamamladı cümleyi annem).
  3. Kaynadıktan sonra 10-15 dakika kısıkta kaynamaya bırakın.
  4. Eğer çorba gözünüze katı gelirse tekrardan su ekleyebilirsiniz.
  5. Son olarak tavada erittiğiniz tereyağına nane ekleyin ve çorbanın üzerine gezdirip servise hazır edin.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Maaile İftar

Sonunda bir araya geldik!
Pazartesi,salı ve çarşamba üst üste arkadaşlarımla iftarım olunca 4.gün yani perşembe evde iftar yapabildim.Birde bu sene rahmetli anneannemin terasına babamın sıcak nedeniye habire gitmek istemesi oraya hep bir taşınma haline düşürdü bizleri ve herkesin illa ki ayrı ayrı iftarları olduğundan sebep arada bir araya gelsek de onlarda da misafirlerle oldu.Perşembe akşamı güzel bir iftar oldu.Okuldan geldiğimde dahi eğer yemek için tek kalsam annemi yanıma çağıran benim için sahur ve iftar yalnızsa depresyon sebebi dahi olunabilir.Kalabalıkta herşeyin yapılmasını sevip bazen bir o kadar da yalnızlığıma düşkün oluyorum,bir çeşit ironi gibi dursa da insanız işte her türlü hali içimizde barındırabiliyoruz.
Uzun zamandır birde kolay olup hep erteleyip yapamadığım paçanga böreğini de yapıcaktım onu da yapabildim,her ne adar kolay olsa da bazen olmuyor işte olamıyor,şaşıyorsunuz ama engelleyemessiniz olmayacak ya da olacak birşeyi.
Belediye tesislerinde yediğimizde sadece kaşar peyniri+pastırma ikilisi içinde olduğundan sebep bende bu şekilde yaptım hiç bloglarda tariflerine de bakmadım muhakkak güzel tarifler başka katılan malzemeler de olabilir.Ben bu şekil sevdim evdekiler de bayıldı.Basit bir tarif ama bilmeyen,yapmayan ve yemeyen duyunca ekleyelim bari dedim.Kolay ve lezzet arayıp ikisini bir arada isteyenler için bu böreğin nokta atışı olduğunu da düşünüyorum her seferinde.
 Herkesin illa ki sayacağı 2-3 tat vardır sevdiklerinden benim de böyle bir üçlemem var ki belki de sütlaç yazısında bahsetmişimdir.Yayla çorbası biri işte ve hergün olsun hergün yerim asla bıkmam!
 

Paçanga Böreği

Malzemeler:
  • 3 yufka
  • 12 dilim Pastırma
  • 12 dilim Kaşar peyniri
  • Kızartmak için sıvıyağ
Hazırlanışı:

Yufkaları dörde bölün,ardından her bir yufkanın geniş tarafına bir dilim pastırma üzerinde bir dilim kaşar peyniri koyup enli sigara böreği gibi sarın ve ucunu yapıştırmak için de suya hafif banıp ıslattıktan sonra kapatın.Her bir böreği bu işlemi yapın.Servis etmenize az bir süre kala tavaya koyduğunuz az sıvıyağda iyice kızartın.
Ben çok yağda kızartmadım gayet iyi oldu arzu eden bol yağda da kızartabilir,birde yufkası çok büyük olan isterse yufkayı altı parçaya da bölebilir.
Afiyet olsun.

29 Temmuz 2012 Pazar

Patlıcanlı Börek

  
Söğüt ağacının altı bu börek yanında orta demde bir çay denizden gelen dalga sesi ile ömür geçirme,nasıl keyiftir değil mi?
İsmet Berkan dı yanlış hatırlamıyorsam,bir yazısında yazıyı söğüdün altından yazdığını ve denize karşı oturduğunu yazıp birde bulunduğu söğüdün,mekanın da fotoğrafını eklemişti.O zaman gerçekten çok ama çok kıskanmıştım hala da eklıma geldiğinde kıskanırım.O zamandan beri de söğüt denince o hafızama kazınan görüntü ile yol alıp hayal aleminde birşeylerin peşien takılırım.
Yakınınızda söğüt varsa bir deniz yakınsa ya da görünüyorsa ya da ses veriyorsa vs vs yapın bu börekten koyun termosa çayınızı ve gidin oturun önce kendiniz sonra benim için..

Ramazan çıktığı gibi termosumu,böreğimi alıp Eylül güzelliği gelen adaya Eylülün ilk haftası gitmeye çalışacağım,kararlıyım!
Madem gideceksiniz bu börekle verelim bari şu sahibinden bir türlü alamayıp sonunda alınan tarifi:-))
Bu arada buraya kadar yazı benden ama tarif anlatım,malzemelerin yazılışı vs tamamen sahibindendir.Esradan tarifi istemiştim bana facebook üzerinden yazdı tarifi ve nasıl yazdıysa aynen onun diliyle aktardım,kopyala yapıştır yaptım.Aslında sadık kalmak meslek icabı birazda malum belgeler işimiz:-)

"Malzemeler:
  • 3 çorba kaşığı süt
  • 5 çorba kaşığı yoğurt
  • Yarım çay bardığı sıvı yağ
  • 3 yufka
  • 1 yumurta
  • 3 adet patlıcan
  • Arzuya göre kıyma, konulmayabilir de ama tarifte var ve bu fotoğraftaki börekte de var.
  • 1 adet orta boy soğan
  • Tuz
  • Karabiber 
  • Ve arzuya göre çeşitli baharatlar, kekik ama çok yakışıyor
Hazırlanışı:
  1. Patlıcanların tüm kabukları soyulur ve minik minik küp şeklinde doğranıp hazır edilir, soğan küp şeklinde doğranıp bir iki kaşık yağla kavrulur ve kıyma ileve edilir. 
  2. Daha sonra doğranmış patlıcanlar ilave edilerek suyunu çekip yağına binene kadar pişirilir, baharatlar ve tuz ilave edilerek iç harcı hazır edilir.
  3. Süt, yoğurt, yağ ve yumurtanın akı bir kaba konup iyice karıştırılır.
  4. Sonra yufkalara fırça yardımıyla bolca tüm yüzeye sürülür,iç harç bitene kadar bu işlem devem eder.
  5. Yufka şekilleri arzuya göre değişir ama sigara şeklinde daha fazla tercih edilebilir., üstüne de kalan yumurtanın sarısı sürülüp 170 derecelik fırında pişirilir,

    Afiyet Olsun Efenimmmm "
Bu tarif için Esraya tekrardan çok teşekkürler!

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Yemiştik,eksiltmiştik,toplamıştık :-)

Birkaç gün öncesinde Esra Karamürselde Salihaların bahçesindeki ağaçların birini bitirip birde ceplerine de doldurmuş gördüğünüz gibi:-)Ama ceb işini abartıp sepeti de yardımcısı yapmış.

Mezuniyet öncesinde arkadaşımız Esranın evini bastık!
Evet evet resmen bastık,15 kişi olduk ev sahibiyle toplam, bu sayı ile resmen basmış olduk.
Esra oraya gelen herkeste "esra ise geliriz muhakkak"denilen ilgiye nail olsa da bende bundan da öte bir hali vardır.Herkesin hayatında vardır illa ki onları taşımaktan gocunmayan,onlarla üzülen,onların yerine onlardan çok tedirgin olan..İşte bu ve bunun gibi bundan da öte hasletlere sahip insanlar bu dünyada varoldukça herhalde biraz daha uzak kalırız daha kötü günlerden.Allah insanı güzel insanlarla ödüllendirsin hep..
Ramazana girmeden önce bu sene ağırlandığımız böyle birkaç sofrayı yayınlamam lazımdı ama kısmet olmadı bir türlü,bu böreği de hem patlıcan zamanı olması hasebiyle hem de ramazanda çok güzel gidecek bir lezzet diye öne aldım,kesinlikle denemelisiniz!Sinem hemen tarifini almıştı ve 2 kere yaptı,patlıcanı ben çok severim benim de damak tadıma şölen yaptırdı.
Esradan tam 3 tarifin daha reçetesini bekliyorum,reaya önünde söyliyeyim ki tarifi almayı hızlandıralım değil mi?
Bir sonraki yazıda tarifi yayınlamak istiyorum çünkü bu güzel nimetlerin yoğunluğunda araya karışmasını istemiyorum.R
amazan sonrasına böyle sofraların hayali ile şimdiden hayırlı iftarlar.
 Banduma denilen Kastamonu yöresine ait bir tarif,ben ilk Asuman teyzede yemiştim ve harika idi yanlış hatırlamıyorsam 2 tabak yemiştim ki burada da öyle yaptım.
 Ah Elmalı Kurabiye!
 Anneme söylemek lazım zeytinyağlı dolma isteğimizi
 Daha yeni öğrendim ki bu kızartma diye sandığım şey bildiğimiz usulle kızaran değil de fırında yapılanmış!
 Patlıcanlı Börek yapın yiyin yine yeniden yapın yiyin hiç vazgeçmeyin
Peynirli börek daimidir vazgeçilmezdir.
 Salata gibi ortaya cacığı böyle düşünmemiştim ama çok güzeldi serin serin ah ah şimdi!
Neyse diyelim ve iftarı bekleyelim.
Birde bu sofradan sonra üstü dondurmalı sütlü tatlı vardı ama onu fotoğraflayamadım çünkü tam bir hengame vardı o an:-)

 Biz yedik,eksilttik,Allah artırsın sofrayı bizim tayfa kaldırsın!
Bir daha en son bizim evde toplanmıştık ama bun sofra Şermin ile son toplanmamızdı bir ara gene kenarlara kaçıp ağlamaklı oldu.4 senenin sonunda sığdırdıklarımızı tekrar düşündüğümüzde iyi ki o 4 sene yaşanmış ve bir 4 daha olsa yaşanır.

27 Temmuz 2012 Cuma

Közlenmiş Kırmızı Biberli Patates

Gece gece illa ki birşeyler yayınlama derdine düşüp harici disc de tarifler aradım durdum.Dün yaptığım ve lezzeti harika olup beğenilen poğaçalar fotoğraflanamadı,daha birde annemin zeytinyağlı fasulyesi tarif i vermesi için annemi beklemekte derken fotoğrafı içime sinmese de birkaç kere yaptığımız ve  yakın zamanda gene yapacağım bu basit ama harika lezzeti yayınlamak istedim!
Papatya prensesin anlatımıyla tavsiye ettiği ve o anlatırken kendisinin de basit birşey zaten diyorsun ama harika bir lezzet dediği bu yemeğe aynen bende böyle düşünceler geliştirmiştim ama inanın yanıltacak kadar leziz birşey oluyor.Annem bile çok çok beğenip ilk yaptığımızda 2 tabak yedi ki nadirdir birşeyi hele de kahvaltıda 2 tabak yemesi.Ramazanda sahur ya da iftarda farketmez yenebilecek güzel bir yiyecek,sahurda içim yanar derseniz muhakkak iftara da yapmanız tavsiyemdir nacizane.Geçtiğimiz günlerde fakülteden vs arkadaşlarımı ağırladığımızda da yapmıştım ve yine yeniden çok beğenilmişti.Bu kadar yazdıktan sonra kısaca anlatalım değil mi?

Özürler..
İlk başta "köz biber"yazıp hangi biber olduğunu eklememişim,düzeltme yaptım tekrardan özürler.


Hazırlanışı:
  1. Közlenmiş biberleri rasgele doğrayın.
  2. Minik minik doğranmış patatesleri kızartın.
  3. Kızarttığınız patatesler ile biberleri harmanlayıp yağlanmış bir fırın kabına boşaltın.
  4. Son olarak da rendelenmiş kaşar peyniri üzerine ekleyip önceden ısıtılmış fırına verin.
  5. Kaşar peynirleri güzelce eriyene kadar fırında tuttuktan sonra çıkartıp servis edebilirsiniz.
Afiyetler olsun.
Bu tarif için Papatya Prenses'e çok ama çok teşekkürler!

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Nohutlu Bamya


Oldu mu 6 gün!
Ömürden geçer derlerdi ya eskiler aynen öyle,biz bakıyoruz akan güzel  6 güne ve herbiri ömürden yiyip gidiyor.İnşallah bu güzel günleri idrak edip sıkıntıları bertaraf edebilecek güce erişebiliriz.
Bu sene annem misafirlerini ısrarla anneannemden yadigar kalan terasta ağırlayacak gibi görünüyor.Geçtiğimiz pazartesi Asuman teyzeler ve abimin bir başka arkadaşı ailesi ile geldi ve mangal yapıldı.Ben muhalefet etsem de güzel oldu aslında,bu şekilde anneanneme habire bir taşınma ve annemin sıcak nedeniyle iftarlara böyle  devam etmesi sürerse mangala doyulmuş bir ay ve de benim için tarif&yemek sıkıntısı olan Ramazan geçirilmiş olacak.Neden denilirse yapılacak yemekler benim için ilk defa oluşmuş olan bu boşluk süresince yeni tarifler olacaktı.Annem ömrünü mutfakta geçirmiş deyimini fazlasıyla hakeden bir kadın ki öyle denirdi zaten,bu sene herhalde onun yorgunluğu var biraz üzerinde ki Ramazan boyunca yaptığı diğer tariflerini eklemey çaışacağım.
Herkesin evinde nasıl ramazan bilemiyorum ama bizim evde gerçekten yemekler bitmiyor,yenmiyor.Bir sürü kişi ile yaptığımız iftardan dahi bugüne kalan birkaç şey oldu.Et yemeye düşkün aile üyesi ben bile az yedim.
Neyse Papatya Prenses den birşeyler çizdim bende,o da son yazısında annesiyle yemek didişmesini yazmış.
Bu güzel birşey aslında konuşabildiğimiz,aktarabildiğimiz muhabbetlerin olması.
Ramazanın kalan günlerinin bugünden daha güzle geçmesi dileğiyle.


Neyse bu senenin ilk misafirine ait sofrada tüketilen bamya,Sinem'e ilginç geldi ve çok beğendi(ki bamya severmiş)ben nohutsuz da nohutlu da seviyorum ama nohutla ayrı güzel.Annem bu şekilde yapmazdı ilk zamanlar ama sonra birinden öğrenmiş ev yanlış hatırlamıyorsam Adana bölgesinde böyle yapılırmış.


Malzemeler:

  • Yarım kilo bamya
  • 1 orta boy soğan
  • 2 adet sivri biber
  • 4 adet domates
  • 1 su bardağı nohut
  • 2 çorba kaşı yemeklik kıyma
  • 1 çorba kaşığı zeytinyağ
  • Tuz
  • Yarım çay kaşığı şeker
  • 1 adet limon(evde yoktu buna limon tuzu eklemişti annem)
  • 3-4 diş sarımsak(sarımsak da isteyen eklesin bunu da annem kendisi ekliyor)
  • Çok az pulbiber(arzu ederseniz)

Hazırlanışı:
  1. Bamyaları akşamdan ayıklayın,ardından yıkayıp süzdürün.Süzdürdüğünüz bamyaları  bir temiz bezin üstünde kurumaya bırakın.
  2. Ertesi sabah bir tavaya kıymayı,soğanı,yağı ve isteğe göre sarımsağı ekleyin.Pembeleşene kadar kavurun.
  3. Ardından kabukları soyulup minik minik doğranmış domatesi de ekleyin.Kapağını kapatıp 4-5 dakika kısıkta pişmeye bırakın.
  4. Pişen domatesli harcın içine bamyayı da ekleyin,tuzu,şekeri,isteğe göre pulbiberi,limonu ve son olarak nohutu da ekleyip kaşıkla hafif karıştırın.Suyunu da yaklaşık 1 su bardağına yakın ekleyin.Bir kaynama geldikten sonra kapağını kapatıp kısık ateşte pişmeye bırakın.
  5. Önemli not kaşıkla karıştırmayıp arada tavayı sallamak gerekiyormuş.
*Geceden kurumaya bırakmanın nedeni o sıvıyı salgılmayı önlüyor.Bu şekilde pişmesi 2-3 gün dursa da o sıvıyı salgılamayı engelliyor.

22 Temmuz 2012 Pazar

Kalabalık sofralarınız olsun!

Bu senenin ilk  iftar davetlisi arkadaşım Sinem oldu.Aslında aynı zamanda komşumuz da sayılması "hadi iftara gel"diyebilmenin rahatlığını da beraberinde getirdi.Kardeşlerimin evde olmaması nedeniyle biz evde kalan 3 kişiye yarenlik de etti sağolsun.
Birinci günü sofrada olan sakinliğe karşın ikinci gün daha zengin bir sofra vardı.Nohutlu Bamya,Ayranlı Çorba yanına Sebzeli Kuskusu yaptıktan sonra birde Patatesli Poğaça yapacaktım ama evde süt kalmaması nedeniyle yapılamamasına karşılık Sinemin yaptığı ve gelirken getirdiği patlıcanlı börekler telafi etti.Yeni denenmiş Sebzeli Kuskus beğeniye sunuldu derken değişik güzel bir akşam oldu.
Ben çok yiyemiyorum iftarda ve hakeza ailem de çok yemiyor.Normalde yemeğe düşkün olsak da oruçlu iken çok çabuk kesiliyor insan ve bu sebeple az öz tükettiğimizde kâfi gelebiliyor.Birinci gününde ayranlı çorba,komposto ve 1 köfte ile sofradan kalktığımı düşünürsek zaten bu sofra tatlı ile 5 çeşit olarak fazla bile geldi desem yeridir.
Misafir ile anlaşılan ve güzel olan Ramazan ayında,yalnız sofralara oturanlara,kapısını tıklatan kimsesi olmayanlara Allah yalnızlıklarını bertaraf eylemeyi nasib eylesin.Yaşadığımız her ana şükrederek varolan zenginliği arıtaracağımızın farkında olmamız gerekiyor.Çünkü karşılık beklemeksizin yapılması gerekse de Allah kullarına zenginliğini açıyor küçücük bir letafet karşılığında bu sebeple normalde de yapmamız gerekse de Ramazan ayında etrafımızı,yakınlarımızı daha bir farkedelim gözetelim.
Öğlen birde şekerpare tatlısı ile limonata yaptım.Evde eski usulle yapılan Limonatanın bende yeri ve anısı ayrıdır.Mavi büyük kovalarda yapılan limonatalar hep aklıma düşer her limonata hazırladığım zaman ki o zamanlarda bir gece bekletirlerdi hatta bu limonata için de annem bir gece bekleseydi dedi ama akşama yetişmesi lazımdı.Limonata tarifini de en yakın zamanda ekleyeceğim.

  
Annemin birçok yaptığı yemeği yayınlamak istesem de bendeki zaman sıkıntısı annemin el ayarı ile yapmasından mütevellit bu güzelim tarifler gecikmeli yayınlanıyor,herşeyde vardır bir hayır diyerek devam ediyoruz artık.Bamya çok severim böyle de ayrı lezzetli oluyor bütün püf noktalarıyla ilk bir sonraki yazıda inşallah yayınlayacağım.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Her daim hoş gelir Ramazan-ı Şerif

"Bu sene de Ramazana kavuştuk seneye nasip kısmet" derdi anneannem ve bu seneye kavuşamadı.Geçen sene ramazanın 20.günü bu dünyadan ebedi istırahatgahına giden anneannemsiz ilk ramazan..
2.gün oldu hala anlayamadım ama umarım ileriki günlerde kavrayabileceğim.
Ramazanda kalabalıklar,sesler,renkler,gülüşmeler vs vs herşey bir ayrı güzel görünüp göze batmıyor.İnsan oruç ile içindeki birçok şeyi sindirebilme yetisine sahip olabiliyor.İdrak edebilen için ramazan-ı şerif ayrıcalıklarıyla varrolukern idrak edemeyenler bu tattan mahrum oluyor.
Dilerim Allah bizi de idrak edebilenlerden eyler..
Bu ramazan ilk gün tatlı ve komposto yapmak dışında birşey yapamazken bugün (yani 2.gün)4 çeşit şey yapabildim.Umarım ileriki günlerde muhabbetle taşan,yemeklerin bereketliliğiyle varolan,güleryüzlerin hediye olduğu sofralar bizleri bekliyordur.
***
Bu yemeği yaparken en son baharatları koyunca bir an kendimi Asya yemeklerinden hazırlar gibi hissettim.İngiltere'de geçirdiğim Ramazan'da yediğim Pakistan yemeklerinin kokusu etrafa yayıldı.Ramazan nedeniyle daha tadamasam da güzel kokuların yayıldığı bu yemek için iftar sonrası da tadına dair küçük bir not düşeceğim.

Sebzeli Kuskus*

Malzemeler:
  • 2 su bardağı kuskus
  • 1'er adet kabak,kırmızı biber,havuç,çarliston biber ve patates
  • 2 diş sarımsak
  • 9 çorba kaşığı zeytinyağ
  • 1'er tatlı kaşığı karabiber ve kimyon
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 1 tatlı kaşığı zerdeçal
  • Yeteri kadar tuz
Hazırlanışı:
  1. Sebzeleri jülyen doğrayıp,5 çorba kaşığı zeytinyağı ile soteleyin.
  2. Ayrı bir yerde,4 çorba kaşığı zeytinyağı ile kuskusu 3 dakika kavurun.
  3. 3 su bardağı su ekleyip,yumuşayana dek pişirin.
  4. Kuskuslar piştikten sonra karabiber,kimyon,tarçın,zerdeçal ve tuz ilave edin.Sebzeleri ekleyip karıştırın. 
Önemli bir not:İftara bize gelen arkadaşım da dahil olmak üzere annemlerden de övgü aldı.Bende çok beğendim Zerdeçalın o kattığı lezzet başlı başına birşey,herkese tavsiyemdir ki arkadaşım hemen tarifini istedi bende "bloga bakabilirsin yayında bile"dedim:-)
*Sofra dergisi 2010 ekim sayısından alınmıştır.
**"Harissa sos ile servis yapın"diye de not düşülmüş dileyen bu şekilde yapabilir ben sossuz hazırladım.

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Emine Teyzenin Patates Lezzeti

Bir gün çocukluk arkadaşım hani buralarda da zikrettiğim Fatma bize gene elinde güzel bir lezzet ile geldi.Yıllar önceydi tarih dahi hatırlamıyorum ama o güne dair aklımda ve midemde en kalıcı olanlardan biri bu nefis lezzet oldu.Hiç yememiştim böyle birşey  sonraki yıllarda bunun klasik birşey dahi olduğunu öğrenecektim ama benim için ziyadesiyle özeldi ve halen de öyledir.Annesi Emine Teyzenin klasik tatlarındandır bu patatesli lezzet,o tatlardan meşhur olan kurabiyesini de tez elden yayınlayacağım inşallah çünkü her seferinde fotoğraflayamadan bitti!
Bugün dışarıda buluştuğumuz küçük teyzeme sabah yaptığımdan bahsederkern "dolabta hep bulunmalı bu patatesli"dedim.Neyse bu sefer sözü uzatmayıp tarife geçiyorum,halen çevremde hiç denememiş,tatmamış arkadaşlarım için özellikle eklenmiştir diye de not düşüyorum.
***
Bu tarifi alırken bir isim almamıştım,onların not defterinde de isim yoktu patatesli yazıyordu.Bende Patates Lezzeti diye isim taktım:-)


Malzemeler:
  • 4-5 patates(büyüklüğüne göre değişir çok büyük bir patates 2 ya da 3 bile yetebilir)
  • 1,5 su bardağı yoğurt
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  •  2 yumurta
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 su bardağı un
  •  Tuz
  • Karabiber
Hazırlanışı:
  1. Patatesleri soyup ufak ufak doğrayın.
  2. Bir kapta yumurtaları iyice çırpın ardından sıvıyağı,yoğurdu ekleyip karıştırın.
  3. Unu ve kabartma tozunu ekleyip karıştırdıktan sonra patatesleri ekleyip karıştırın.
  4. Tuz ve karabiberi de ekleyip karıştırın.
  5. Önceden ısıtılmış 200 dereceleri fırına verin ve kızarana kadar pişirin.

Supangle

Bu tatlıyı ne zaman yesem,yapsam annemin eski evimizin küçük mutfağında gösterdiği çaba hep aklıma gelir. Mikser,blender yok iken süzgeç...